Davacı, 16.2.2003 tarihinden itibaren emalulen emekli olması gerektiğine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava, davacının geçirmiş olduğu hastalık nedeni ile 16.12.2003 tarihinden itibaren malulen emekli edilmesi gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması adaletin biran önce tecellisi için taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bir bölümünü kanun bizzat belirlerken bir bölümünü işin özelliği ve tarafların durumuna göre belirlenmesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen istisnalar dışında kesindir. Bu nedenle kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından değiştirilemez. (HUMK 159) Buna karşılık hakimin belirlediği süreler kural olarak kesin değildir. (HUMK 163) Hakim, tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltabileceği gibi süre geçtikten sonra tarafların isteği üzerine yeni bir süre verilebilir. Bu takdirde verilen bu süre kesindir. Öte yandan hakim kendi belirleyeceği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. (HUMK 163/3 cümle) Kesin sürenin tayin edilmesi halinde bu durumun karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğuracağı kuşkusuzdur. Öte yandan hakimin bir işlemin yapılmak üzere süre tayin edebilmesi için, o işlemin kendisine süre verilen tarafın yapabileceği bir işlem olması gerekir. Aksi halde o taraf verilen süre içerisinde sadece kendi yapabileceği kısmı yapmakla kendine düşen ödevi yerine getirmiş olur. Ayrıca kesin süreye ilişkin ara kararının her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işlerin teker teker belirtilmesi verilen sürenin yeterli emredilen işin gerekli yapılabilir olması ve süreye uymamanın sonuçlarının açıkça anlatılması gerekir. Yerel mahkemenin 13.12.2005 günlü ara kararının yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmadığı bu yönüyle kesin önel şartlarının oluşmadığı açıktır. Hal böyle olunca da kesin süreye uyulmadığı, gerekçesi ile davanın kesin süre nedeni ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11/12/2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.