Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babaları K.. B."ın davalı ile 1993 tarihinde evlendiğini, murisin birikimleriyle davalıya otomobil satın aldığını, davalının bu aracı satarak parasıyla . ada 10 parsel sayılı taşınmazı adına tescil ettirdiğini, ayrıca . ada . nolu parseli murisin davacıya sattığını, bilahare murisin ... ada .nolu parseli de satarak bedelini davalıya verdiğini, davalının murise ait malların parasıyla davaya konu 571 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, işlemlerin kendilerinden mal kaçırma amaçlı, muvazaalı ve saklı payı zedeleme kastı ile yapıldığını ileri sürerek, payları oranında tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 571 ada 13 nolu parseldeki 2 nolu bağımsız bölümün dava dışı M.. S.. S.. adına kayıtlı iken 28.12.2007 tarihinde davalı Nermin Burgaz"a satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, 1.4.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut Olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Esasen, böylesi bir olguda koşullarının gerçekleşmesi halinde tenkis hükümlerinin uygulanacağı izahtan varestedir.
Oysa, davada tenkis isteğinde de bulunulduğu halde, mahkemece tenkis isteği yönünden bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, tenkis isteği yönünden taraf delillerinin toplanarak inceleme ve araştırma yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.