Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1241
Karar No: 2020/51
Karar Tarihi: 23.01.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1241 Esas 2020/51 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1241 E.  ,  2020/51 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait Beşiktaş İlçesi, 386 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 5 numaralı bağımsız bölümün dava dışı Mehmet Deveci tarafından sahte vekâletname ile 23.11.2009 tarihinde 1/2 paylarla davalılara satılarak adlarına tescil edildiğini, davalıların Türk Ekonomi Bankası Etiler Şubesinden kullandıkları kredi nedeniyle taşınmaz üzerine ipotek konularak bloke çekin Memet Deveci"ye teslim edildiğini, yolsuz tescilin ardından bloke çekin tahsili aşamasında banka tarafından vekâletnamenin sahte olduğunun anlaşıldığını ve çek bedelinin ödenmediğini, Alman vatandaşı olan davacıya da durumun konsolosluk vasıtasıyla bildirildiğini, davalıların tescilin yolsuz olduğunu devirden bir gün sonra öğrendiklerini, müvekkilinin davalılarla irtibata geçerek taşınmazın iadesini istemesine rağmen buna yanaşmadıkları gibi 07.12.2009 tarihinde bankaya başvurarak kredinin kapatılmasını talep ettiklerini, bunun üzerine banka tarafından kredi hesabının kapatıldığını, tescilin sahte vekâletnameyle yapıldığının 15.12.2009 keşide tarihli ihtarname ile davalılara bildirilmesine karşın davalıların bedelini ödemedikleri taşınmazı kullanmaya devam ettiklerini, müvekkilinin yolsuz tescile dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açtığını, kabul edilen ve kesinleşen dava sonucunda taşınmazın teslim edildiğini, ancak davalıların baştan beri malik olmadıklarını bilerek taşınmazı haksız olarak kullandıkları gibi tapu iptali ve tescil kararının da geçmişe şamil olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 23.11.2009 tarihi ile 09.10.2010 tarihi arası için 14.700,00TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte her bir davalıdan payları oranında tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    Davalılar Cevabı:
    5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin tapuda yapılan resmî işleme dayanarak taşınmazı satın aldıklarını, resmî senetle yapılan işlemin hukuka aykırı olarak gerçekleştiğinin ortaya çıkmasının tek yolunun bir mahkeme hükmünün varlığı olduğunu, davacı tarafından ihtarname keşide edilmiş ise de mahkemece vekâletnamenin sahte olduğu belirlenmeden satışın yolsuz olduğunun kabul edilemeyeceğini, satışa esas alınan vekâletnamenin sahte olduğunun ise İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarih ve 2009/465 E., 2010/145 K. sayılı kararı ile ortaya çıktığını, söz konusu karar incelendiğinde müvekkillerinin kötü niyetli olduklarının kanıtlanamadığının görüleceğini, yine müvekkillerinin taşınmazı tapu müdürlüğünün yetkisi dâhilinde düzenlediği resmî senede güvenerek kullandıklarını, tapu iptali ve tescile ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra da kullanıma son verdiklerini, ayrıca taşınmazın satın alındığı tarih itibariyle tadilata muhtaç, kiralanabilir durumda olmaması ve diğer kiraya etki eden durumlar dikkate alındığında talep edilen ecrimisil fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2011/181 E., 2013/484 K. sayılı kararı ile; somut olayda iyi niyetli zilyet durumunda olan davalıların mevcudiyetine inandıkları hakka uygun olarak taşınmazı kullandıkları, iyi niyetli zilyedin yasal borcunun ise iyi niyetin sona erdiği andaki hâli ile taşınmazı iade etmekten ibaret olduğu, tapu kaydına güven ilkesi çerçevesinde vekâletnameye itibar ederek taşınmazı tapudan satın alan davalıların vekâletnamenin sahteliğini bilmelerinin kendilerinden beklenemeyeceği, bu nedenle eldeki davada iyi niyetin sona erdiği tarihin tespitinin önem taşıdığı, bu açıdan bakıldığında davalıların İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasının açıldığı tarihte kötü niyetli olmayacakları, keza her bireyin mahkemeler önünde iddia ve savunma hakkı bulunduğu, davalıların da yargılama sonuna kadar devam eden savunma hakkını kullanmaları gerektiğinden ancak kararın kesinleştiği tarihten itibaren kötü niyetli hâle gelecekleri gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ve anılan kararın kesinleştiği tarih olan13.09.2010 tarihi ile taşınmazın teslim edildiği 09.10.2010 tarihi arası için 1.083,33TL ecrimisilin dönem sonu itibariyle yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 tarihli ve 2014/7762 E., 2014/11797K. sayılı kararı ile; "... Bilindiği üzere, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davaları sonucunda kurulacak olan kabul hükmü inşai (kurucu) olmayıp izhari (açıklayıcı) nitelik taşır. Bu suretle oluşan kararlara konu işlemler yapıldıkları tarihten itibaren geçersiz sayılırlar ve iptal hükmü geriye etkili olarak sonuç doğurur.
    Bu durumda, mahkemece davacının açtığı iptal tescil davasının kesinleştiği 13.09.2010 tarihinden itibaren davalıların kötüniyetli sayılmaları gerektiği benimsenerek ecrimisilin kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Hâl böyle olunca, mahkemece bağımsız bölümün sahte vekâletnameye dayalı olarak davalılara temlik edildiği tarihten itibaren hesaplanacak ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir..."gerekçesi ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.02.2015 tarihli ve 2014/420 E., 2015/91 K. sayılı kararı ile; ilk hükümdeki gerekçeler genişletilmek ve davacının karşılanmayan tüm zararının şartların bulunması hâlinde Türk Medeni Kanunu"nun 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumluluğunda bulunduğu belirtilmek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.

    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ecrimisilin başlangıç tarihine ilişkin olup, somut olayda sahte vekâletname ile davalılara satılan bağımsız bölüm nedeniyle davalıların, taşınmazın temlik tarihinden itibaren mi yoksa davacının yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihten itibaren mi ecrimisille sorumlu olacakları noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
    13. Konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
    14. Mecelle"den aktarılmak suretiyle günümüz hukukunda da kullanılan ecrimisil kavramı, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimidir. Gerek öğreti ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tür tazminattır.
    15. Ecrimisilde; bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımı söz konusudur.
    16. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 08.03.1950 tarih ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile bir haksız eylem sayılması gerektiği, başkasının taşınmazını haksız olarak işgal edip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olduğu vurgulanmıştır.
    17. Nitekim TMK"nın 995. maddesinin birinci fıkrasında, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
    18. Bu zararın en azı kira geliri karşılığı olan zarardır. Ancak, haksız işgalden doğan zarar her zaman kira geliri karşılığı olan zarar kadar olmayıp çok daha kapsamlı olabilir. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal veya hor kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda şeklinde tanımlanan olumsuz zarar ecrimisilin kapsamını belirler.
    19. Görüleceği üzere işgal tazminatı hakkının doğumu, başlıca iki koşulun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bunlar; işgal eylemini gerçekleştiren kişinin kötü niyetli oluşu ve işgal nedeniyle hak sahibinin zarara uğramasıdır.
    20. Haksız zilyetlikte, kişiye zilyetliği sağlamaya yetki veren bir hak bulunmamaktadır. Zilyedin gerçekte bir hakkı olmadığını bilip bilmemesi ve bilebilecek durumda olup olmamasına göre de haksız zilyetlik "iyi niyetli zilyetlik" ve "kötü niyetli zilyetlik" şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır.
    21. Kötü niyetli zilyet, eşya üzerindeki hakimiyetinin bir hakka dayanmadığını, diğer bir anlatımla zilyetliğinin hakka uygun bulunmadığını bilen ya da somut olayın özelliklerine göre bilmesi gereken kişidir. TMK"nın 3. maddesi uyarınca, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.
    22. Kuşku yoktur ki, zilyedin iyi veya kötü niyetli oluşu, mahkemelerce her somut olay ve durumun özelliği dikkate alınarak takdir edilecektir.
    23. Diğer yandan "yolsuz tescil" kavramı üzerinde de durulmalıdır.
    24. Bilindiği gibi, Türk hukuk sisteminde tapu kayıtlarının oluşumunda "illilik", diğer bir anlatımla "sebebe bağlılık" prensibi esas alınmış olup, bu prensip uyarınca tescilin geçerli ve haklı bir sebebe dayanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    25. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1024. maddesinin ikinci fıkrasında "Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur" şeklinde açıklanmıştır. Yasa maddesindeki bu tanımdan anlaşılacağı gibi gerçek hak durumuna uymayan tescil, yolsuz tescildir. Bu yolsuz tescil durumu, tescilin kurucu unsurlarından biri veya bir kaçının eksik olması nedeniyle başlangıçtan itibaren söz konusu olabileceği gibi sakat bir terkin veya tadil yüzünden sonradan da oluşabilir.
    26. Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimse, TMK"nın 1025. maddesine göre tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
    27. Yolsuz tescil hâlinde, taşınmaz üzerindeki hak sahipliğinde gerçek anlamda bir değişiklik olmadığından, davayı kazanan davacı lehine bir ayni hak tesis edilmez. Sadece, tapu kütüğündeki yolsuz kayıtla gerçek hak durumu arasındaki aykırılık giderilerek davacının ayni hakkının bulunduğu tespit edilir. Diğer bir anlatımla, düzeltmenin yapılmasıyla birlikte maddi hukuk bakımından mevcut olmakla birlikte tapu kütüğünde şeklen bulunmayan haklar gerçek hak durumunu gösterir şekilde düzeltilir. Bu nedenledir ki, TMK"nın 1025. maddesinde tapu sicilinin düzeltilmesi kavramına yer verilmiş, dolayısıyla yolsuz tescilin doğuracağı sakıncaların önlenmesi ve hak sahibinin tasarruf işlemlerini yapma imkânına kavuşması amaçlanmıştır. Ne var ki, düzeltmenin yapılmasına kadar iyi niyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları ayni haklar ve her türlü tazminat hakları saklıdır.
    28. Bundan dolayı düzeltme davası sonucunda davanın esası hakkında verilen karar, kural olarak bir tespit hükmü niteliğindedir. Bu niteliği uyarınca da kurucu değil, açıklayıcı mahiyettedir. Karara konu tescil işleminin baştan itibaren geçersiz olduğu tespitini içerdiğinden iptal hükmü geriye etkili olarak sonuç doğurmaktadır.
    29. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya gelindiğinde; dava konusu taşınmazın davalılar adına yolsuz şekilde tescil edildiği İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.09.2010 tarihinde kesinleşen 2009/465 E. ve 2010/145 K. sayılı kararı ile sabittir. Bu karar ile yapıldığı andan itibaren geçersiz olan tescil işlemi iptal edilmiştir. Ancak, davalıların baştan beri bu yolsuz tescili bildikleri ve dolayısıyla baştan beri kötü niyetli olduklarını kabul etmek mümkün değildir. Nitekim, anılan kararın gerekçesinde davalıların tescil işlemi sırasında kötü niyetli olmadıkları açıkça belirtilmiştir.
    30. Ancak, az yukarıda değinildiği üzere ecrimisil bakımından zilyedin iyi veya kötü niyetli oluşu, her somut olayın özelliği dikkate alınarak takdir edilmelidir. Bu açıdan bakıldığında ise dava dışı Mehmet Deveci tarafından kullanılan sahte vekâletname ile çekişmeli taşınmaz 23.11.2009 tarihli resmî senetle davalılara satılarak adlarına tapuda tescil edilmiştir. Davalıların satış bedelini Türk Ekonomi Bankası Etiler Şubesinden kullandıkları kredi ile ödemek istemeleri nedeniyle verdikleri bloke çekin vekil gibi hareket eden Mehmet Deveci tarafından tahsili aşamasında ise vekâletnamenin sahte olduğu banka yetkilileri tarafından anlaşılmış ve çek bedeli ödenmemiştir. Bu durum Alman vatandaşı olan davacıya konsolosluk vasıtasıyla bildirilmiş, davacı da 15.12.2009 tarihinde Kadıköy 23. Noterliğince düzenlenen ihtarname ile davalılardan taşınmazın tarafına iadesini istemiştir. Davalılar ise ihtarnameye cevap vererek vekâletnamenin sahte olduğunun yargı kararı ile tespiti gerektiğini bildirerek, iadeyi kabul etmemiş ve en nihayetinde İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarih ve 2009/465 E., 2010/145 K. sayılı kararından sonra 09.10.2010 tarihinde taşınmazı davacıya teslim etmişlerdir.
    31. Davalılar tarafından ihtarnameye verilen cevapta olduğu gibi eldeki davada da satışa esas vekâletnamenin sahteliğinin mahkeme kararı ile tespit edildiği tarihe kadar iyi niyetli zilyet oldukları savunulmuş ise de; Türk Ekonomi Bankası Etiler Şubesi tarafından keşide edilen Beşiktaş 3. Noterliğinin 25.12.2009 tarihli ihtarname içeriğinden, davalıların 07.12.2009 tarihinde dilekçe ile kredi hesabının kapatılmasını istemeleri sonucu banka tarafından kredinin kullandırılmayarak hesabın kapatıldığı anlaşılmaktadır.
    32. Hâl böyle olunca, vekâletnamenin sahte olduğunun ortaya çıkması üzerine taşınmazın bedeline ilişkin kredi hesabının kapatılmasını talep eden davalıların bu tarih itibariyle iyi niyetlerinin sona erdiği, zilyetliklerinin gerçek hak durumuna uygun olmadığını öğrendikleri, kredi hesabını kapatarak bedelini dahi ödemedikleri taşınmazı 07.12.2009 tarihi ile teslim ettikleri 09.10.2010 tarihine kadar ki kullanımlarının haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulünü gerektirmektedir.
    33. O hâlde, mahkemece bu tarihler arası için belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması için direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.
    IV. SONUÇ
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi