Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/12236
Karar No: 2019/1431

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/12236 Esas 2019/1431 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/12236 E.  ,  2019/1431 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi asli müdahil Hazine ve davalı ... (... oğlu) tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Birleşen dosya davacıları ... ve ... vekili, 03.07.2003 tarihli dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladıkları 30 dönümlük yere davalıların müdahalede bulunduklarını, taşınmazın 1/3’nün davacılara ait olduğunu, 2/3’nün ise davacılarla bir ilgisinin bulunmadığını, bu taşınmazla ilgili olarak 1937 tarih, 63 tahrir nolu vergi kaydı bulunduğunu, vergi kayıt maliklerinden ...’a ait payın davacı ... ile davalı ... ve anneleri ... tarafından 1957 yılında 1/3 oranında satın aldıklarını, kayıt maliklerinden 10/40 pay sahibi ... ...’ın davacılardan ...’ın babası olduğunu, ...’dan başka da mirasçısı bulunmadığını, davacı ...’ın ise maliklerden ... ...’ın oğlu olup, böylece davacılara miras yoluyla ve satın almayla gelen toplam payın 1/3 den fazla olduğunu, toplam 10 dönüm yerin vekil edenlerine ait olması gerekirken ancak 3 dönümün kullanıldığını, 7 dönüme davalıların müdahalede bulunduğunu açıklayarak davalılar tarafından vekil edenlerinin taşınmazına yapılan müdahalenin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., 10.9.2004 günlü dilekçeleriyle babası ... ...’den gelen 1/3 payı kullandığını, 1992 yılına kadar taşınmazı üç parça halinde kullandıklarını, 1992 yılından sonra ise 06.05.1992 tarihinde yaptıkları sözleşme uyarınca taşınmazı kullanılmaya başlandıklarını ve sözleşme gereğince 30 dönümlük yerden babasının payına düşen sadece 10 dönümünü kullandığını 09.04.2004 günlü yargılama oturumunda ise taşınmazın 1/3’nün kendisine, 2/3’nün ise davacı ... ile diğer davalı ..., ... ve davacının eşi ...’a ait bulunduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davalı ... da, 09.04.2004 günlü yargılama oturumunda taşınmazın 1/3’nün ...’e kalan 2/3’nü ise davacı ..., ..., kendisi ile davacının annesi ...’a ait olduğunu bildirmiştir.
    Dava, TMK.nun 683.maddesi gereğince çözümlenmesi gereken ayni hakka yönelik müdahalenin önlenmesi isteğine ilişkin olup mahkemece “…her ne kadar taşınmazın toplamı 30 dönüm olup, 1/3’ne isabet eden 10 dönümün davalı ...’e ait olduğu, gerisinin ise davacılar ile diğer pay sahiplerine ait bulunduğu anlaşılmış ise de Yargıtayın yerleşmiş uygulamasına göre müşterek mülkiyet hükümlerine tâbi taşınmazlardan, payından az yer kullandığını iddia eden paydaşın men"i müdahale davası yerine daha kesin sonuç almayı sağlayan taksim veya ortaklığın satışı yoluyla giderilmesi davası açması gerektiği anlaşılmakla davanın reddine…” karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.02.2007 gün ve 2007/118 E. - 998 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında: "Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de her şeyden önce taşınmaz 1937 tarih, 63 nolu vergi kaydı kapsamında kalan ve tapusuz olan yerlerden olup, tapusuz yerlerin tapuya kayıt ve tescili yapılmadığı sürece tapuda kayıtlı bulunmayan bir yer hakkında mahkemece ileri sürüldüğü gibi taksim veya ortaklığın giderilmesi davasına konu yapılması mümkün değildir. Ancak tapuda kayıtlı bulunan taşınmazlar taksim veya ortaklığın giderilmesi davasına konu olabilirler. Bu bakımdan mahkemenin gösterdiği gerekçenin yerinde olmadığı görülmektedir. Taşınmazın 1937 tarih, 63 tahrir nolu vergi kaydı kapsamında kaldığı yapılan keşifle belirlenmiştir. Kayıt maliklerinden ..., ... ve ... 30/40, ... Karanın 5/40 ve ...’in ise 5/40 paya sahip oldukları kayıt maliklerinden bazılarının paylarının bazı mirasçılar tarafından satın alındığı ve taşınmaz üçe bölünerek herkesin evleri hizasında bulunan yerleri kullandıkları bu şekilde tasarrufu sürdürdükleri yerel bilirkişi beyanıyla belirlenmiştir.
    Dosya arasında bulunan “Tarla Bölüşme Senedidir” başlığını taşıyan senette ise, sadece ... isimli birinin parmak izinin bulunduğu, oysa vergi kayıt maliklerinden ...’in kızı ... bulunduğu gibi ... ve ...’ın anneleri ...’ın da bulunduğu tüm mirasçıların veya paydaşların 6.5.1992 tarihli bölüşme anlaşmasına katılmadıkları anlaşıldığından bu belgenin bir paylaşım belgesi olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır.
    Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile keşif tutanağındaki yerel bilirkişinin beyanları gözönünde tutularak vergi kayıt maliklerinin mirasçılarının kimler olduğu alınacak veraset belgesi ile belirlenmesi, maliklerinden pay satın alan mirasçıların kimden ne miktarda pay aldıkları, taşınmazı nasıl kullandıkları, tüm paydaşların katılımıyla eylemli kullanım bakımından kendi aralarında bir bölüşme yapıp yapmadıkları, yapmış iseler hangi tarihten itibaren eylemli durumu sürdürdükleri, taşınmazın tümünün veya bir kısmının paylı yada elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup olmadığı, kimler bakımından paylı mülkiyetin kimler bakımından ise elbirliği mülkiyetinin söz konusu olduğu hususları yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri gereğince keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, şayet pay sahipleri arasında eylemli bir kullanım durumu söz konusu ise (ki yerel bilirkişi; herkesin kendi evinin önü hizasında taşınmazı kullandıklarını söylemektedir.) davanın reddine, pay sahipleri arasında elbirliği mülkiyet hükümleri geçerli ise bu taktirde miras yoluyla kendilerine intikal eden paylar ile satın aldıkları paylarda gözetilerek paya yapılan müdahalenin önlenmesine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamıyla örtüşmeyen yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır"" şeklinde gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında bölgeden kadastro geçtiği dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği belirlenmiş dosya görevsizlik kararı neticesinde ... Kadastro Mahkemesine gönderilmiş, ... Kadastro Mahkemesinin 16.03.2010 tarihli kararı ile de temyize konu ... Kadastro Mahkemesinin 2008/272 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.
    Kadastro sırasında ... ilçesi, ... köyü 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115 ve 119 parsel sayılı taşınmazlar sırasıyla 4605,56 m², 2322,60 m², 3062,84 m², 668,41 m², 1013,84 m², 470,88 m², 6583,54 m², 307,85 m², 1355,37 m², 6235,67 m², 313,58 m² ve 2137,46 m² yüzölçümleriyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/147 Esas sayılı dosyasında davalı oldukları gerekçesiyle malik haneleri açık bırakılmıştır.
    Asıl dosya davacısı ... 02/07/2008 tarihli dava dilekçesi ile dava konusu ... ilçesi, ... köyü 107 ada 102, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114 ve 115 parsel sayılı taşınmazların tespitinde kendisine ait hissesi ..."ün adı ... ve babasının hissesi ... ..."ün adı ise ... olarak tespit yapıldığını, dava konusu taşınmazlardaki isim yanlışlığını yapıldığını iddia ederek taşınmazları hisseleri oranında ... ve babası ... ... adlarına tespit ve tesciline karar verilmesi talebiyle dava açmış yargılama aşamasında 107 ada 106 ve 107 sayılı parseller tefrik edilmişlerdir.
    Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davacılar; ... ile ... ve ..."ın, dava konusu ... köyü 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114 ve 115 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının ayrı ayrı kabulüne, dava konusu
    ... köyü 107 ada 119 parsel sayılı taşınmaza yönelik davalarının reddine; davacı Hazinenin ... köyü 107 ada 119 parsel numaralı taşınmaza yönelik davasının kabulüne, dava konusu ... köyü 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114 ve 115 parsel numaralı taşınmazlara yönelik davasının reddine; dava konusu 107 ada 119 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitini iptali ile orman vasfıyla Hazine adına; dava konusu 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114 ve 115 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile taşınmazların toplam hisselerinin (208200) pay olduğu kabul edilerek, 1/3 payının davacı/davalı ... adına, geri kalan 2/3 hisse ise ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiş, hüküm asli müdahil Hazine ve davalı ... (... oğlu) tarafından hisse oranına yönelik temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır.
    Mahkemece, temyize konu 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, ve 115 parsel numaralı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile taşınmazların toplam hisselerinin (208200) pay olduğu kabul edilerek, 1/3 payının davacı/davalı ... adına, geri kalan 2/3 hisse ise ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiş isede karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyleki;
    Öncelikle taraflar arasında asliye hukuk mahkemesinde müdahalenin men"i davası devam ederken dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle dava kadastro mahkemesine devredilmiş olup, davada 3402 sayılı Kadastro Kanunun 30/2. maddesi hükümleri mevcuttur, bu hüküm gereğince mahkemenin gerçek hak sahibini araştırarak doğru sicil kurması amaçlandığından hakim gerekli gördüğü delilleri doğrudan toplayarak gerçek hak sahibini belirlemekle yükümlü olduğu gözönüne alınmalıdır. Hükme dayanak yapılan ziraat ve orman bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazların genel eğiminden bahsedilmiş ise de parsel bazında eğim belirlemesi usulünce yapılmamış, eğimin neye göre belirlendiği, klizimetre ile ölçülüp ölçülmediği açıklanmamış, taşınmazların niteliğinin saptanması bakımından taşınmazların bulunduğu yeri kapsar tespit tarihinden en eski tarihli ve 20 yıl öncesini gösteren resmî belgeler getirtilerek keşifte uygulama yapılmış ise de raporlar karar vermeye yetersiz ve denetime elverişli olmadığından taşınmazların evveliyatının orman olup olmadığı ve gerçek kişiler lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda tereddüt oluşmuş ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde açıklanan gerçek kişilerin senetsiz ve belgesizden suluda 40 dönüm ve kuruda 100 dönümden fazla taşınmaz edinip edinmedikleri hususunda da mahkeme yazı işleri ile kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinden ayrıca araştırma yapılmamış olması da doğru görülmemiştir.
    Yine mahkemece 19/10/1957 tarih Cilt:49 No:15; Nisan 1322 tarih Cilt:39 No:4; Nisan 1322 tarih Cilt:39 No:7 de kayıtlı tapu kayıtları ile 1937 tarihli 63 tahrir numaralı emlak kayıt sureti ile 18/11/1957 tarihli tarla satış senedi keşif sırasında uygulanmış ise de mahkeme gerekçesinde bu belgeler tartışılmadan, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak taşınmazın 1/3 hissesi ..."" geri kalanı 2/3 hisesi ise ... mirasçıları arasında miras payları oranında paylaştırılmıştır.
    Hükmü temyiz eden ... (... oğlu) 1/3 payın ..."e ait olduğu ancak geri kalan 1/3 payın dedeleri ..."e ait olduğunu ..."ün mirasçısı ... ve ..."in kendi hisselerine düşen miras paylarını aldıklarını ama mahkemece onlara da hisse verildiğini, yine ..."ün kızı ..."e düşen payıda kendisinin satın aldığını; geri kalan 1/3 payın ...e ait olduğunu bu payın ise 1957 tarihli satış senedi ile kendisi ..., annesi ... ve kardeşi ... tarafından satın alındığını ayrıca annesi ..."ın önce babası ... ile daha sonra amcası Bekir ile evlendiğini bu durumun pay oranları hesaplanırken dikkate alınmadığını iddia etmiştir. Nitekim bu iddialar mahkemece dikkate alınmadan gerekçeli kararda tartışılmadan taşınmazın 2/3 hissesi ..."ün tüm mirasçıları arasında pay edilmiştir.
    Yine mahkemece infazı kabil karar verilmesi gerektiği halde taşınmaz toplam 208200 pay olarak kabul edilmiş ama tüm taraflara verilen pay oranları toplandığında ise toplamda 208000 pay olduğu yani pay ve paydanın birbirine eşit olmadığı; ayrıca hüküm kısmında adına 27720 pay verilen ... ..."in, ... isimli şahıs mı olduğu yoksa yazım hatası mı yapıldığı anlaşılamamış, yine Keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler vergi kaydındaki ... ile 18/11/1957 tarihli satış senedindeki ..."ün aynı kişi olduğunu beyan etmiş olup mahkemece ..."ün yada ... isimli şahsın kim olduğu aynı kişi olup olmadıkları ve taşınmazlarda hak sahibi olup olmadığıda araştırılmamıştır.
    O halde, mahkemece 19/10/1957 tarih Cilt:49 No:15; Nisan 1322 tarih Cilt:39, No:4; Nisan 1322 tarih Cilt:39, No:7 de kayıtlı tapu kayıtları ile 1937 tarihli 63 tahrir numaralı emlak kayıt sureti ile 18/11/1957 tarihli tarla satış senedinin okunaklı sureti ile aslının olup olmadığı araştırılmalı, kayıtlı tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren bütün tedavüllerinin, plan, harita ve krokilerinin, ifraz görmüşler ise ifraz haritalarının; ilk tesisi mahkeme ilamına dayanıyorsa ilam örneği ile haritasının; kadastro sırasında revizyon görmüş ise revizyon gördükleri taşınmazlara ait kadastro tutanak örneklerinin; tedavüller sırasında kayıtların yüzölçümü ve sınırlarında değişiklik olmuşsa sebebinin açıklanarak buna ilişkin belgelerin onaylı örnekleri okunaklı ve tapu geldi gittileri bilgisayar çıktılı olmak şartıyla denetime elverişli olacak şekilde dosya içine alınmalı; dava konusu bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen ve bir ziraat mühendisi marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13/06/1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03/03/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca orman içi açıklık olup olmadıkları değerlendirilmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli;
    Dava konusu taşınmazlar ait olduğu ileri sürülen 19/10/1957 tarih Cilt:49 No:15; Nisan 1322 tarih Cilt:39 No:4; Nisan 1322 tarih Cilt:39 No:7 de kayıtlı tapu kayıtları ile 1937 tarihli 63 tahrir numaralı Emlak kayıt sureti kapsamında kalıp kalmadıkları belirlenmeli bu amaçla vergi ve tapu kayıtları mahalli bilirkişi eliyle mahallinde uygulanmalı, sınır denetimi yapılmalı, dayanılan vergi ve tapu kayıtlarının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek kayıtlar mahalline uyuyor ise kayıtların kapsadığı taşınmazları gösterir fenni bilirkişileri tarafından düzenlenecek denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı, kayıt malikleri ile bu kayıtlara dayanan kişiler arasında akdi veya irsi irtibat bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kayıtlarının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı sonucuna göre karar verilmelidir.
    Dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bir orman, bir fen ve bir ziraat bilirkişi kurulu aracılığıyla incelenerek dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü taşınmazların niteliği üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, kapalılık oluşturup oluşturmadıkları ve tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalıdır.
    Yine imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar-ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı;
    Keşif tutanağındaki yerel bilirkişinin beyanları gözönünde tutularak vergi kayıt malikleri ile tapu maliklerinin mirasçılarının kimler olduğu, maliklerinden pay satın alan mirasçıların kimden ne miktarda pay aldıkları, taşınmazı nasıl kullandıkları, tüm paydaşların katılımıyla eylemli kullanım bakımından kendi aralarında bir bölüşme yapıp yapmadıkları, yapmış iseler hangi tarihten itibaren eylemli durumu sürdürdükleri, taşınmazın tümünün veya bir kısmının paylı yada elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup olmadığı, kimler bakımından paylı mülkiyetin kimler bakımından ise elbirliği mülkiyetinin söz konusu olduğu hususları keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, elbirliği hükümleri geçerli ise bu taktirde miras yoluyla kendilerine intikal eden paylar ile satın aldıkları paylar varsa bu durum gözetilmeli; 18/11/1957 tarihli tarla satış senedinin aslının olup olmadığı araştırılmalı varsa okunaklı bir sureti dosya arasına alınarak yapılacak keşifte uygulanmalı nitekim senedin dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı, kapsıyor ise satış yapan ... isimli şahsın kim olduğu taşınmazlarda hak sahibi olup olmadığı hususları araştırılmalı;
    3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesine göre tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40; kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir hükmü gereğince davada taraf gerçek kişilerin belgesiz zilyetlik yoluyla kazandığı toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı tapu ve kadastro müdürlüklerinden çekişmeli taşınmaz dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtığı bir başka tescil davalarının bulunup bulunmadığı mahkemeler yazı işleri müdürlüğünden sorulup tespit edilmeli
    şayet yasal sınırların geçildiği anlaşılırsa dava konusu taşınmazlar yönünden hak sahibi gerçek kişilere tercih hakkı tanınmalı tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyize konu 107 ada 102, 104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115 parsel sayılı taşınmazlar yönünden asli müdahil Hazine ve davalı ... (... oğlu) temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi