19. Ceza Dairesi 2018/2281 E. , 2018/3226 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-5237 sayılı TCK"nın 44. maddesinde "işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır" hükmüne yer verilmesi, bir fiilden kastedilenin sanığın hareket veya hareketlerinin bir sonucu elde etmeye (bir suçu işlemeye) yönelik olması, bu nedenle de fiilde birden fazla hareketin bulunabilmesi karşısında; sanık ..."nun ana davada 10 adet sahte bandrollü, 3 adet bandrolsüz, birleşen 2012/516 Esas sayılı davada 20 adet sahte bandrollü, 15 adet bandrolsüz, birleşen 2012/590 Esas sayılı davada 4 adet sahte bandrollü, 5 adet bandrolsüz, birleşen 2012/517 esas sayılı davada 70 adet sahte bandrollü, 85 adet bandrolsüz kitapları sattığı, birleşen 2012/590 Esas sayılı davada ..."nin dava konusu materyaller ile ilgili olarak 6 aylık yasal şikayet süresi içerisinde hak sahibi olduklarını kanıtlayan belgeleri ibraz etmediği nazara alındığında, tespit edilen sanığın eylemlerinin TCK"nın 44. maddesi aracılığıyla 5846 sayılı Kanun"un 81/9. maddesine uyduğu gözetilmeden, aynı Kanun"un 71/1, 81/13 maddeleri uyarınca ayrı ayrı hükümler kurulması,
2-Suç tarihi 12/04/2012 olan ana dosyaya ilişkin verilen mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizin de benimsediği 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplumu oluşturan bireyler olduğu, 5237 sayılı TCK"nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre bu durumda yani suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireyler olması halinde tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılamayacağından meslek birliklerinin şikayetçi olması halinde de durumun değişmeyeceği cihetle; UYAP ortamında yapılan araştırmada benzer eylemler nedeniyle sanık ... hakkında Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 18.11.2013 tarih 2012/407 Esas, 2013/540 sayılı kararı ile
verilip Dairemizin 2015/33731 Esas sayılı davası ile incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen dava dosyasının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında;
Anılan dosyaların getirtilip incelenerek mümkün olması halinde birleştirilerek, suç ve iddianame tarihleri dikkate alınıp hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilmek suretiyle, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında TCK"nın 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu,
3-Suç tarihleri 11/07/2012 olan birleşen 2012/516 ve 2012/517 Esas sayılı davalara ilişkin verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizin de benimsediği 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplum olduğu, suça konu eserlerle ilgili olarak şikayet bulunmasının da durumu değiştirmeyeceği, suçtan zarar gören ile mağdur kavramlarının farklı olduğu, temyiz davasına konu eylemde şikayetçiler, suçtan zarar görenler olup suçun mağduru olmadığı anlaşılmakla; katılanlar ... ile ..."nin şikayetleri sonucu yapılan iki ayrı soruşturma sırasında, ayrı ayrı alınan mahkeme kararlarına istinaden suç tarihinde sanığa ait iş yerinde aynı zaman diliminde yapılan arama sonucu ele geçirilen materyallerle ilgili iki ayrı kamu davası açılıp, yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında üzerine atılı eylem sebebiyle 2 kez mahkumiyet kararı verilmiş ise de; sanığın eyleminin tek suçu oluşturduğu, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin dahi uygulanamayacağı gözetilmeden, aynı eylem sebebiyle ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre;
1-Suç tarihi 29/08/2012 olan birleşen 2012/590 Esas sayılı davaya ilişkin verilen mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede; Şikayetçi ... vekilinin hak sahipliği belgelerini süresinde ibraz etmediği gözetilmeden, anılan meslek birliğinin davaya katılmasına karar verilip lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve suç tarihinin 29/08/2012 olmasına rağmen karar başlığında 24/08/2012 olarak gösterilmesi,
2-Ana dava ve birleşen tüm davalara ilişkin sanıklar ... ile ... hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede; 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde düzenlenen "suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" ve diğer objektif ve sübjektif koşulların varlığı halinde, CMK"nın 231/5. madde ve fıkrası gereğince, sanıklar hakkında aynı Kanun"un 231/6-c maddesi de değerlendirilerek tespit edilen söz konusu zararın giderilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı ilamında; "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının objektif koşullarından biri olan zarardan kast edilen maddi zarar olup, bu zararın belirlenmesinde teknik bilgiye ihtiyaç duyulmayan hallerde hakim, kanaat verici basit bir araştırma yaparak zararı belirlemelidir." denilmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde, her olaya özgü ayrı değerlendirme yapılarak, maddi zararın kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilmesi halinde zararın giderilebilmesi koşulundan bahsedilebileceği, somut olayda suçun işlenmesi ile ortaya çıkan ölçülebilir bir zarar bulunmadığı anlaşılmakla; suç tarihi itibariyle sanıkların adli sicil kayıtları incelenerek, zarar koşulu haricindeki CMK"nın 231. maddesinde bulunan subjektif ve objektif koşullar tartışıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken, sanıklar hakkında zararın ödenmemiş olması gerekçesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3-Kasıtlı suçtan uzun süreli hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu ve TCK"nın 53/l-(c) maddesindeki hak yoksunluğunun sanıkların kendi alt soyları dışındaki kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıkların temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yeniden yapılacak yargılamada CMUK"nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 21/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.