![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2020/787
Karar No: 2020/3520
Karar Tarihi: 03.12.2020
Danıştay 13. Daire 2020/787 Esas 2020/3520 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/787
Karar No:2020/3520
TTEMYİZ EDENLER: 1- (DAVACI) … Organize Sanayi Bölgesi
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) … Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı … Organize Sanayi Bölgesi'nce taşıma fark bedeli adı altında davalı idareye farklı tarihlerde yapılan toplam …-TL'nin haksız tahsil edildiğinin yargı kararıyla ortaya konulması üzerine, söz konusu meblağın iadesi için davalı idareye yaptığı başvurusu neticesinde uyuşmazlık konusu meblağın aynen iade edilmesine rağmen faiz alacağının iade edilmemesinden kaynaklı …-TL'lik zararının ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının davalı idareye yaptığı …-TL'lik ödemenin dayanağı olan ödeme emrinin Mahkeme kararı ile iptal edildiği, iptal kararı üzerine davacının ödemiş olduğu meblağı yaklaşık 6 yıl sonra aynen iade aldığı, davacının mülkiyetinde olması gereken parayı yaklaşık 6 yıl boyunca kullanamamasından kaynaklı bir faiz zararının olduğu ve bu zarardan davalı idarenin haksız ve hukuka aykırı işlemi nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu, zararın miktarının tespitinde kullanılacak faiz oranının ise davacı ile davalı arasında yapılan doğal gaz satış sözleşmesinin eki niteliğindeki genel şartların 6. maddesi uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 51. maddesine göre tespit edilmesi gerektiği, faiz alacağının hesaplanacağı dönemin tespiti konusunda ise; davacının kısım kısım ödediği toplamdaki …-TL'nin her kısmın ödendiği tarihten davacıya iade edildiği tarihe kadarki faizin hesaplanması gerektiği, bu tarihten sonra faiz yürütülmesinin kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemez kuralına aykırılık teşkil edeceği, öte yandan, Mahkemelerinin … tarihli ara kararıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi tarafından tanzim edilen 31/01/2019 tarihli raporda; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'a göre davacı tarafından ödenen …-TL'ye ödeme tarihinden iade edildiği tarihe kadar …-TL, …-TL'ye ödeme tarihinden iade edildiği tarihe kadar …-TL, …-TL'ye ödeme tarihinden iade edildiği tarihe kadar …-TL olmak üzere toplamda …-TL faiz zararı hesaplandığı ve söz konusu raporun hükme esas alınması için yeterli olduğu sonucuna varıldığından davacının …-TL'lik maddi tazminat isteminin …-TL'lik kısmının kabulüne, bu miktarı aşan kısmın ise reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nce; davacı ile davalı idare arasında doğal gazın satışı, gazın alınması ve bedelinin ödenmesi için imzalanan sözleşmede, sözleşmenin 6. maddesinin 3/a bendinin uygulanmasını belirten maddenin müşteri adına düzenlenen fatura tutarının hesaplanmasında yanlışlık yapılması hâlinde müşteri tarafından 90 gün içerisinde itirazda bulunulması ve 20 gün içinde itirazın sonuçlandırılması hâlinde …'ın borçlu çıkması durumunda, müşterinin ödeme yaptığı günden …'ın ödeme gününe kadar uygulanacak faiz oranlarının öngörüldüğü, 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesine atfen bir ödeme yapılacağının belirtilmediği, uyuşmazlığın davacı adına düzenlenmiş olan bir faturada yanlışlık yapıldığı iddiasından kaynaklanmadığı, serbest tüketiciden alınan ve dağıtıcı şirkete aktarıldığı belirtilen taşıma bedeli farkının alınıp alınmayacağından kaynaklandığı, öte yandan, farklı tarihlerde ödenmiş olan taşıma bedeli farkının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin dava konusu yapıldığı ve … İdare Mahkemesinin … tarih ve K:… sayılı kararı ile ödeme emrinin iptal edilerek kanun yolu aşamalarından da geçerek kesinleştiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre gecikme zammının, amme alacağının ödeme süresi içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren uygulanacağı ve vergi ziyaı cezalarında, mahkemeler tarafından verilen ceza mahiyetinde olan amme alacaklarında uygulanacağının belirlendiği, dolayısıyla davacının talep ettiği faizin 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesine göre değil, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre hesaplanması gerektiği, İdare Mahkemesince davacı tarafından talep edilen, davalı idareye üç farklı zamanda ödenmek zorunda kalınan ve yargı kararı sonrasında iade edilen ana paranın, kullanımından yoksun kalındığı dönemde meydana gelen kaybın tazmini için istenilen faizin hesaplanması için bir bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişilerce talep edilen tutarın tespiti için hem 6183 sayılı Kanun'a göre hem de 3095 sayılı Kanun hükümlerine göre hesaplama yapıldığı, 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan hesaplamada; 20/07/2010 tarihinde, 28/07/2010 tarihinde ve 15/09/2010 tarihinde tahsil edilen tutarlarların iade edildiği 27/12/2016 tarihine kadar toplam …-TL, 3095 sayılı Kanun'a göre ise aynı tarih aralığı için uğranılan zarar toplamının …-TL olarak hesaplandığı, amme alacaklarının tahsil usulünün belirlendiği 6183 sayılı Kanun ile kamu alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına, vadenin bitim tarihinden itibaren uygulanması için yürürlüğe konulmuş olan kuralın, davacı ile davalı idare arasında yapılan sözleşmeye dayanılarak davacıya ödenmesi gereken, ancak kamu alacağı niteliği taşımayan, haksız olarak alındığı mahkeme kararı ile ortaya konulan ve kullanımından yoksun kalındığı dönemde meydana gelen kaybın karşılanmasında esas alınamayacak olduğundan kaybın 3095 sayılı Kanun hükümlerine göre hesaplanması gerektiği, bu sebeple, tazmini talep edilen tutarın …-TL'lik kısmının kabulüne yönelik olarak verilen İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukukî isabet görülmediği; bilirkişi raporunda, 3095 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan hesaplamaya göre …-TL'lik zararın tazmininin gerektiği, davacı tarafından dava dilekçesinde tazmini talep edilen zarar miktarının faizi ile birlikte tazmini talebinde bulunulmadığı, ıslah dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının artırıldığı, zarar miktarına faiz uygulanmasının olanaklı olmadığı, gerekçesiyle … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kaldırılmasına, tazminat talebinin …-TL'lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin tazminat istemi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, doğal gaz satış sözleşmesine göre uygulanacak faiz oranının belirli olduğu, sözleşmedeki faiz oranının sadece davalı idare için geçerli olduğunun kabul edilemeyeceği, 6183 sayılı Kanun'un her iki taraf için de uygulanması gerektiği, taraflar arasındaki işin ticari nitelikte bir iş olduğu, bu kapsamda 3095 sayılı Kanun'un da yanlış yorumlandığı ve 2. maddesinin değerlendirmeye alınmadığı, aynı konuya ilişkin olarak adli yargı Mahkemesince ticari faize hükmedildiği; davalı idare tarafından, ıslah dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediği, bundan kaynaklı olarak ıslah edilen miktara ve zamanaşımına itiraz edilemediği, davacının alacak talebinin faiz niteliğinde olması ve faize faiz yürütülemeyeceği gerekçesi de belirtilmek suretiyle faiz talebinin reddi gerektiği, faiz alacağının maddi tazminat olarak belirtilmemesi gerektiği, faiz alacağının başlangıç tarihinin hatalı olarak değerlendirildiği, temerrüt tarihinin alacağın başlangıç tarihi olarak belirlenmesi gerektiği ve kararın vekâlet ücreti yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, ıslahın mahkemeye yöneltilen tek taraflı bir irade beyanı olduğu, şartları yerine getirildiğinde karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı ve davalı idarenin temyiz iddialarının reddi gerektiği; davalı idare tarafından, doğal gaz satış sözleşmesinde belirlenen faiz oranının kendileri lehine düzenlendiği, 6183 sayılı Kanun'a göre tahsilat yapma yetkisinin kendilerine kanunla verilen bir yetki olduğu, ticari faize de hükmedilemeyeceği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'İN DÜŞÜNCESİ : Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13. maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.
Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı kurumun, davalı idare ile yaptığı sözleşme gereği doğal gaz ihtiyacını davalı idareden karşıladığı, davalı idarece davacı kuruma Ekim 2004-Aralık 2006 tarihleri arası taşıma fark bedeli açıklamasıyla …-TL bedelli fatura gönderildiği, anılan faturaya istinaden 08/07/2009 tarihli ödeme emrinin davacı kuruma tebliği üzerine, davacı tarafından davalı idareye 20/07/2010, 28/07/2010 ve son olarak 15/09/2010 tarihinde toplam …-TL ödeme yaptığı, söz konusu ödemenin sebebi olan ödeme emrinin ... İdare Mahkeme'nin … tarih E…./…-…/… sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine davalı kurum tarafından 27/12/2016 tarihinde …-TL'nin herhangi bir faiz ödemesi yapılmaksızın iade edildiği, …-TL'nin davalı idareye ödendiği tarih ile iade edildiği tarih arasında Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un 51. maddesine göre işletilecek faiz alacağından kaynaklanan zararın ödenmesinin istenildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın kaynaklandığı noktaya bakıldığında, 2007 yılı için belirlenen 1360/4 sayılı taşıma bedeli tarifesine göre … tarafından davacıya ödeme emri gönderilmiş, ancak İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 02/12/2013 tarih ve E:2010/2070, K:2013/4303 sayılı kararıyla ödeme emrinin dayanağı olan 1360/4 sayılı taşıma bedeli tarifesinin iptal edilmesi üzerine ödeme emri dayanaksız hâle gelmiş ve neticede ödeme emrinin iptaline ilk derece Mahkemesince karar verilmiştir. Davacı ise farklı tarihlerde (2010 yılı içerisinde) davalı kuruma ödediği taşıma bedelinin iadesi talebinde bulunmuş, 2016 yılında davalı kurumca ana para iade edilmesine rağmen faiz talebi karşılıksız bırakılmıştır. Dolayısıyla zarar idarenin üstün hak ve yetkilerine dayanarak tesis ettiği bir idari işlemden ya da eyleminden kaynaklanmamış, doğrudan taraflar arasındaki doğal gaz alım satımından kaynaklanmıştır. Yani uyuşmazlık özü itibarıyla tarafların tacir sıfatından kaynaklı alacak - borç ilişkisidir. Çünkü zarar ödeme emri düzenlenmesinden kaynaklanmamakta, tarife iptalinden kaynaklı fark alacağından kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, hukukî sorumluluğun yaptırımı idarenin tazmin borcudur. Tazmin borcu, hak ihlâlini tam olarak gidermeli; uğranılan zararı tam olarak karşılamalıdır. Sorumluluk hukukunun temelini oluşturan bu ilke doğrultusunda tazmin borcu belirlenmediği sürece, hukukî sorumluluğun gereği yerine getirilmiş olmayacaktır. (Mehmet Rıza Ünlüçay, Danıştay Dergisi, Yıl:1998, Sayı:94) Davacının 6 (altı) yıl boyunca yoksun kaldığı paranın enflasyon olgusu karşısında değer kaybettiği ve idari yargıda içtihadî olarak kabul edilen yasal faiz uygulamasının bu zararı tam olarak karşılayamadığı bir gerçektir. Benzer uyuşmazlıklarda adli yargı Mahkemelerince tarafların niteliği baz alınarak taraflar arasındaki ilişki alacak - borç ilişkisi olarak nitelendirilmiş ve ticari faize hükmedilmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E:2018/2730, K:2019/4498 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu itibarla, uyuşmazlığın adli yargının görevine girdiği gerekçesiyle temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının görev yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının ve davalının temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle tazminat isteminin kısmen kabulü, davanın kısmen reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabul edilerek, davacının tazminat talebinin …-TL'lik kısmı yönünden kabulüne, kalan kısım yönünden ise davanın reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın taraflara iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 03/12/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.