23. Hukuk Dairesi 2013/3131 E. , 2013/7069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirkete 2005 yılı Şubat ayından itibaren hizmet sunmaya ve doğan alacaklarını faturalandırmaya başladığını, tarafların aralarındaki hizmet ilişkisinin 01.03.2005 tarihli hizmet sözleşmesiyle tanımlandığını, söz konusu hizmet sözleşmesinin süresi 01.03.2005- 01.03.2006 tarihleri arası olarak belirtilmişse de 30.10.2006 tarihine kadar fiilen devam ettiğini, davalı tarafın sunacağı 2005 ve 2006 yılları cari hesap ekstrelerinde de açıkça görüleceği üzere sözleşmeden doğan fatura borçlarını 08.09.2006 tarihine kadar bir itirazda bulunmadan ödediğini, ancak 06.10.2006 tarihinden itibaren teslim olunan faturalara yersiz gerekçelerle itiraz edildiğini ve ödenmediğini, alacağın tahsili için icra takiplerine başlandığını, davalı tarafından takiplere haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile % 40 oranda icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin uzatılmasına dair bir anlaşma bulunmadığını, sözleşmenin 1. maddesinde 01.03.2006 tarihinde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmesiz olarak devam eden ticari ilişkide 2006 yılı Ağustos ayında müvekkili şirkete hizmet veren elemanlarla ilgili olarak müvekkili şirketçe davalı şirkete ödenmesine rağmen, Sosyal Sigortalar Kurumu"na primlerin yatırılmadığı, kurum tarafından işçilerin sigortalılıklarının iptal edildiği, müvekkili şirkete hizmet veren bu personelin sosyal güvenceleri bulunmadan çalışmaya devam etmelerinin mümkün olmadığı, davalıya bir ihtarname keşide edilerek ticari ilişkiye devam edilmeyeceğinin bildirildiği, iki adet faturanın bu sebeple iade edildiği, davacının diğer faturalarının ise davacıdan hizmet alınmadığından kabul edilmediğini, ayrıca, davacı şirketin müvekkili şirkete hizmet veren çalışanların 2006 yılı Eylül ayı maaşlarını da ödemediğinden çalışanların mağduriyetlerinin oluştuğunu, müvekkili şirketin bu maaşları çalışanlara ödemesi nedeniyle faturaların davacıya iade edildiğini, hali hazırda müvekkili şirketin davacı şirketten alacaklı bulunduğunu savunarak, davanın reddi ile %40 oranda kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın 2006 yılı ticari kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulmadığı, davacı kayıtlarına göre davacının davalıdan 245.273,49 TL alacaklı olarak göründüğü, davalının yasal defter kayıtlarında davalının davacıdan 23.444,72 TL tutarında alacaklı olarak göründüğü, davalının yasal defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, taraflar arasındaki sözleşmede bir yıllık bir ifa süresi öngörülmüş olsa da taraflar arasındaki ticari ilişkinin 01.03.2006 tarihinden sonra da devam ettiği, bu hususun, gerek dava gerekse cevap dilekçesinden anlaşıldığı, bu durumda taraflar arasında fatura düzenlenmesine temel teşkil edecek temel borç ilişkisinin 01.03.2006 tarihinden sonrası dönemde de mevcut olduğunun anlaşıldığı, dosya içerisinde bulunan kayıtlar, banka dekontları ile şahit beyanlarından anlaşıldığı kadarıyla davalı şirketin, davacının ödemesi gereken işçi ücretlerini ödediği, davalının davacı yerine yaptığı ödeme tutarının 78.665,24 TL olduğu, mevcut sözleşme içeriğine göre bu ödemenin öncelikle
davacıya yapılması, davacı tarafından işçilere aktarmasının öngörüldüğü, ancak davacının değil işçi ücretlerini, sigorta primlerini dahi yatırmaması sebebiyle davalı şirketin, haklı olarak, ücretleri doğrudan işçilerin hesabına yatırma yolunu tercih ettiği, sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi, davalının vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde hareket ederek, davacı yararına bir iş yaptığı ve bu suretle oluşan alacağını davacıya olan borcu ile takas edebileceği, sözleşmeye göre, davacıya ödenmesi gereken hizmet bedelinin "işçilere yapılacak ücret ödemesinin %4"ü" şeklinde kararlaştırıldığı, sözkonusu ödemenin aynı zamanda davacının alacak miktarının belirlenmesi bakımından ölçü olduğu, bu durumda davacının talep edebileceği ücretin 78.665,24 + 3.146,60= 81.811,84 TL olarak hesaplanacağı, davalının davacı adına yaptığı 78.775.24 TL takas edildiğinde bakiye alacak miktarının 3.146,60 TL olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, ... 13. İcra Müdürlüğü"nün 2006/16222 E sayılı dosyasında davalının itirazının 3.146,80 Tl üzerinden iptaline, ... 13 İcra Müdürlüğü"nün 2006/17038 E ve 17343 E sayılı dosyalarına yapılan itirazlar yönünden davanın reddine, davacının kötüniyeti kanıtlanamadığından bu yöndeki tazminat isteminin reddine, davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için ... 13. İcra Müdürlüğü"nün 2006/16222 E sayılı dosyasında itirazda bulunduğundan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı yan, üç adet icra takibinde toplam 248.578,14 TL alacağın tahsili istemiyle davalılar hakkında icra takibinde bulunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 2006/16222 E sayılı icra dosyasında 3.146,60 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiştir.
İcra İflas Kanunu’nun 67/II. maddesi uyarınca, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için davalı borçlunun icra takibine itirazında haksız ve takip konusu alacağın da likid nitelikte olması gerekmektedir. Oysa somut olayda, borçlu itirazında kısmen haklı çıktığı gibi alacak da ancak yapılan yargılama sonucu belirlenebildiğinden likid nitelikte bulunduğu kabul edilemeyeceği için davacının icra inkar tazminatına yönelik isteminin reddine karar vermek gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirse de, düşülen bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın HMK’nın geçici 3. maddesinin yollamasıyla HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın “HÜKÜM” bölümünün 1. bendinin 2. paragrafının hükümden çıkartılarak, hükmün değiştirilmiş bu şekli ile düzeltilerek ONANMASINA, davacıdan alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.