Hukuk Genel Kurulu 2017/1335 E. , 2020/45 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
I.YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 15.01.2013 tarihli dava dilekçesinde;müvekkilinin kimlik bilgileri kullanılmak ve imzası taklit edilmek suretiyle dolandırıcılar tarafından davalı banka şubesine kredi kartı başvurusunda bulunulduğunu, başvuru sonucunda çıkartılan kredi kartıyla harcamalar yapıldığını, kartın borcunun ödenmemesi nedeniyle müvekkili hakkında icra takibine girişilmesine rağmen müvekkilinin takipten haberdar olmadığını, müvekkilinin kredi başvurusu sırasında durumu öğrenmesi üzerine hemen savcılığa şikâyette bulunduğunu, bankalar nezdinde yüksek olan itibarının bu olay nedeniyle sıfırlandığını, kredi başvurularının geri çevrildiğini, bu durumun siciline işlendiğini ileri sürerek 40.000,00TL manevi tazminatın müvekkilinin temerrüt tarihinden itibaren en yüksek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili 15.02.2013 tarihli cevap dilekçesinde; taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığı iddiasının ispatlanamadığını, aksi hâlde dahi davacının kimlik cüzdanını koruma yükümlülüğünü ihmal etmekle kusurlu olduğunu, davacının bir yandan düzenli olarak kredi çekip ödediğini, bir yandan da bankalara yapılan kredi başvurularının reddedildiğini belirterek çeliştiğini, iddia edildiği gibi Merkez Bankası veya Kredi Kayıt Bürosu nezdinde davacının kötü bir kaydının olmadığını ve Kredi Kayıt Bürosu verilerine göre dokuz banka ile sorunsuz olarak çalıştığını, davacı tarafın yıllık gelirinin 3.000,00TL olması nedeniyle istenilen manevi tazminatın fahiş ve sebepsiz zenginleşmeye yönelik olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2013 tarihli ve 2013/12 E., 2013/325 K. sayılı kararı ile; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 49 ve 58. maddeleri birlikte nazara alındığında davalı bankanın eyleminin zararlandırıcı nitelikte kişisel ve ticari hakları zedeleyen hukuka aykırı haksız fiil olduğu, dolayısıyla davacı açısından manevi tazminat şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 10.000,00TL manevi tazminatın 31.01.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.04.2014 tarihli ve 2014/4006 E., 2014/6240 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, haksız eyleme dayalı manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; kimlik bilgileri kullanılmak ve imzası taklit edilmek suretiyle dolandırıcılar tarafından davalı banka şubesine kredi kartı başvurusunda bulunulduğunu, başvuru sonucu çıkartılan kredi kartıyla harcamalar yapıldığını, kartın borcunun ödenmemesi nedeniyle hakkında icra takibine girişildiğini, ancak takipten haberi olmadığını, bu olay nedeniyle kredi kurumları nezdindeki itibarının sıfırlandığını, kredi başvurularının geri çevrildiğini belirterek, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, kimlik cüzdanını korumakla yükümlülüğü bulunan davacının kusurlu olduğunu, davacının Kredi Kayıt Bürosu nezdinde kötü bir kaydının söz konusu olmadığı gibi Kredi Kayıt Bürosu verilerine göre dokuz banka ile sorunsuz çalıştığını belirterek, davacının sebepsiz zenginleşmeye yönelik taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Yasa"nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olayda; olay tarihi, olayın gelişimi ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2014 tarihli ve 2014/629 E., 2014/426 K. sayılı kararı ile önceki gerekçelerin yanında, finansal piyasalarda faaliyet gösteren bankaların ürün pazarlama stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasında müşterilerinin ve üçüncü kişilerin haklarını en üst düzeyde korumaları ve zarar görmelerine sebebiyet veren davranışlardan kaçınmalarının gerektiği, bankaların özen kurumu olmakla üst düzeyde hassasiyet göstermek yükümlülüğü altında bulundukları, somut olayın özelliği ve davacı talebinin 40.000,00TL olduğu nazara alındığında günümüz ekonomik koşullarında takdir olunan 10.000,00TL manevi tazminatın davacı açısından zenginleştirici bir miktar olmadığı, somut olayın özelliklerine uygun manevi yıpranmayı bir nebze olsun giderecek nitelikte olduğu ve hâkimin takdir yetkisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekilitarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacı lehine takdir edilen 10.000,00TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”hükmü yer almaktadır.
14. Dava konusu haksız eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun (BK) "Şahsi Menfaatlerin Haleldar Olması” başlıklı 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
15. İlk karar tarihinden önce 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de:
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.”şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
16. TMK’nin 24. ve BK’nin 49. (TBK m.58) maddeleri ile koruma altına alınan kişilik hakları, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
17. Görüldüğü üzere, BK’nin 49. (TBK m.58) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.
18. Burada kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir. BK’nin 49. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koşullar gerçekleştiğinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır.
19. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır.
20. Öte yandan, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır.
21. 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek hâkim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği TMK’nin 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
22. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; internet üzerinden ... adıyla başkaca kimlik bilgisi içermeyen kredi kartı başvurusunun davalı banka tarafından kabul edilip kartın gönderildiği, ancak kartın kime, nerede teslim edildiğinin anlaşılamadığı, kredi kartı borcunun ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibinde de borçluya ulaşılamaması sebebiyle tahsilat yapılamadığı, davalı bankanın zarar göstererek borcu ve kredi kartını kapattığı, 2011 yılında davalı alacağının Varlık Yönetim A.Ş. ne devredildiği, Varlık Yönetim A.Ş. tarafından davacının kimlik bilgilerinin verilmesi suretiyle olumsuz kaydın Kredi Kayıt Bürosuna bildirildiği, davacının Kredi Kayıt Bürosuna isminin verilmesiyle hakkında olumsuz kayıt düşülmesi ve bankalar nezdinde itibarının (kredilibitesinin) zedelenmesindeki sorumluluğun, var olmadığını bildiği alacağını devreden ve bu durumdan devralanı bilgilendirmeyen davalı bankada olduğu anlaşılmaktadır.
23. Finansal piyasalarda faaliyet gösteren davalı bankanın kredi kartı kullandırmak dâhil tüm işlemlerinde en üst düzeyde özen göstermekle yükümlü olduğu, eldeki davada ise bu yükümlülüğü gereği gibi yerine getirmeyip davacının zarara uğramasına neden olan davalı bankanın haksız eyleminden sorumlu olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
24. Öte yandan, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarına bakıldığında olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğu kanaatine varılmıştır.
25. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
26. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine
HUMK’nin 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.01.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.