Esas No: 2006/2311
Karar No: 2006/13216
Karar Tarihi: 27.11.2006
Yaşlılık Aylığı - Yurtdışından Dönüş - Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2006/2311 Esas 2006/13216 Karar Sayılı İlamı
21. Hukuk Dairesi 2006/2311 E., 2006/13216 K.
21. Hukuk Dairesi 2006/2311 E., 2006/13216 K.
- YAŞLILIK AYLIĞI
- YURTDIŞINDAN DÖNÜŞ
- 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 60 ]
- 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 63 ]
- 3201 S. EMNİYET TEŞKİLATI KANUNU [ Madde 6 ]
"İçtihat Metni"
Davacı murisinden dolayı bağlanan yaşlılık aylığının iptali şeklindeki işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, nitelikçe 3201 sayılı Yasa"ya göre, yurtdışı hizmetlerini borçlanan ve buna bağlı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan davacı murisinin uzun sayılabilecek bir süre sonra, yaşlılık aylığından yararlanma koşullarından biri olan yurda kesin dönüş koşulunun bulunmadığının anlaşılması üzerine, Kurumca; yaşlılık aylığının ve buna bağlı ölüm aylığının bağlandığı tarihten itibaren kesilmesi işleminin iptali ile sataşmanın önlenmesine ilişkindir.
Mahkeme; kurum işlemlerinin yerinde olduğunu kabul etmiş ve davacı isteminin reddine karar vermişse de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurtdışında çalışan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığı koşullarından "yurda kesin dönüş koşulu"nun" bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek 3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurtdışında çalışan Türk Vatandaşlarına, yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilere, yurtdışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Anayurt Türkiye"de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye"de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurtdışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasa"dan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasa"da öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurtiçinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasa"nın 60. maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; "yaş", "sigortalılık süresi", "prim ödeme gün sayısı", "işten ayrılma" ve "yazılı istekte bulunmak" koşulları 3201 sayılı Yasa"nın 6. maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye"de çalışanların "işten ayrılma koşulu" burada; "yurtdışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye"ye dönüş" biçiminde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu"nun, yurtiçinde çalışan sigortalılar için aradığı işten ayrılma koşulunu, yurtdışında çalışanlar için de yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan, az yukarıda anlatılan hukuki gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen "yurda dönüş" şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde, Kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar bu koşul, Yargıtay uygulamasında katı biçimde kabul edilmemiş, yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurtdışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde, Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak, bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurtdışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 22.10.1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K. sayılı ve 22.04.1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra aynı doğrultudaki kararları).
Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa"nın 6. madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde ortaya koymuş, yurtdışından kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurtdışında çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre; yurtdışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurtdışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek, bu kişinin yurda dönüşünde, isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurtdışı çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem veya uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelinin iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise, bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.
Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurtiçinde çalışanlar için uygulanan yaptırım da belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, yurtiçinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında, aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesinde, 506 sayılı Yasa"nın 3279 sayılı Yasa ile değişik 63. maddesinde kabul edildiği biçimde yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla, yaşlılık aylıkları kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi "işten ayrılma" veya "yurtdışından dönüş" koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarını büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak yasalarda öngörülmemiş, sadece, aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
Buna karşın, görülmekte olan bu davada olduğu gibi 3201 sayılı Yasa yönünden de, Kurumun bu tür durumlarda uyguladığı hukuki statü ne Anayasal Sosyal Güvenlik İlkeleri ne de Yasaların öngördüğü Sosyal Sigortalar Sistemi ile bağdaşır durumdadır. Gerçekten de belirtilen koşulların yerine getirilmediğinin saptandığı durumlarda, Kurumun uygulaması ile;
a)Kişinin borçlanması ve buna bağlı yaşlılık sigortası iptal edilmekte, kişi Türk Sosyal Sigortalar Sisteminden dışlanmakta,
b)İptal tarihine kadar ödenen yaşlılık aylıkları faizi ile geri alınmakta,
c)Borçlanma tarihindeki kur üzerinden ödenen Türk Parası, dövizdeki artışlar dikkate alınmadan yıllar öncesi değerden iade edilmekte,
d)İade edilmek istenen bedele faiz dahi uygulanmamakta,
e)Kişinin yasadaki hak düşürücü süreyi kaybedip etmediği dikkate alınmamakta,
f) Ayrıca kişinin, yurtdışındaki sosyal sigortalar kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte, kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir şekilde ortada bırakılmaktadır. Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve yasalarca korunamaz. Belirtilen nedenlerle, Kurumun; yurtdışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için yaşlılık aylığını kesmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, yaşlılık aylığının iptali ile iptal tarihine kadar ödenen aylıkların geri alınması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu açıklamalar nazara alındığında;
Mahkemenin davacı murisinin yurtdışı ilişkisinin kesildiği tarih olan 31.01.1999 tarihini izleyen aybaşından itibaren yaşlılık aylığının yeniden bağlanmasına karar vermesi gerekirken, davanın tümden reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. HGK"nın 05.02.2003 gün ve 2003/21-790 E. 2003/61 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 27.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.