Davacı, 22.3.1985-28.2.1990 tarihleri arasında S.S.K ile çakışmayan sürelerde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 22.03.1985-28.02.1990 tarihleri arasında SSK. çalışmaları ile çakışmayan sürelerde Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitini istemiş. istem mahkemece kabul edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının vergi kaydının 11.08.1981-31.12.1982, 22.01.1993-30.09.1993 ve 01.08.1994-10.08.1994 tarihleri arasında, oda kaydının ise 13.03.1981-28.02.1990 tarihleri arasında bulunduğu, sicil kaydının mevcut olmadığı, 1982 yılı ile 1993 ve 1994 yılları dışında oda kaydına göre 22.03.1985-28.02.1990 tarihleri arasında da davacıya Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul eden kurumun daha sonra yaptığı inceleme ile oda kaydının geçersiz olduğu gerekçesi ile 22.03.1985-28.02.1990 tarihleri arasındaki dönemi iptal ettiği anlaşılmaktadır.
Oda kaydının usulsüz tutulmasında davacıya yüklenebilecek bir kusur bulunmadığından ve sigortalı olduğu yolunda da güvence verildikten uzun süre sonra kurumca sigortalılığın iptaline karar verilmesi uygun görülmediğinden mahkemenin bu yöndeki gerekçesi doğrudur. Ancak 1985-1990 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığın tesbitine karar verilirken aynı dönem içine rastlayan 01.04.1985-23.07.1985 ve 30.03.1987-30.07.1987 tarihleri arasındaki SSK. sigortalılıklarının geçerli olduğu kabul edilerek, bu süreler dışındaki Bağ-Kur sigortalılığının tesbitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sosyal Güvenlik Sisteminizde çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmıştır. Gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalı Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunundaki birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olması yasaklanmış, sigortalının önceden başlayarak devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanınarak, çatışan sigortalılık sorunu çözüme ulaştırılmıştır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumuna girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3. madde I-(F) bendinde “ Kanunla Kurulu Emekli Sandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde “ herhangibir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası’nın 24. madde I.II, fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere iki sigortalılığın bir arada bulunması halinde asıl olan, önceden başlayarak devam eden sigortalılıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-389 – 430 sayılı ve 29.06.2005 günlü Kararı ile 2001/21-627-659 sayılı ve 03.10.2001 günlü kararlarında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Davacının 13.03.1981-28.02.1990 tarihleri arasında aralıksız oda kaydının bulunduğu, dolayısıyla bu sürede kendi nam ve hesabına çalışmasının bulunduğu ancak 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasında değişiklik yapan 3165 sayılı Yasa uyarıncaYasanın yürürlüğe girdiği 22.03.1985 tarihinden itibaren oda kaydına göre Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, Bağ-Kur sigortalılığı devam ederken 01.04.1985-23.07.1985 ve 30.03.1987-30.07.1987 tarihleri arasında SSK"na tabi çalışmalarının bulunduğu, yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, önceden başlayan sigortalılık Bağ-Kur sigortalılığı olduğundan bu dönemdeki SSK sigortalılıkları geçersiz sayılarak 22.03.1985-28.02.1990 tarihleri arasında aralıksız Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği ortadadır.
Öte yandan hak alanını ilgilendirdiğinden Sosyal Sigortalar Kurumu"nun davaya dahil edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de uygun görülmemiştir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.