Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/1550
Karar No: 2020/42
Karar Tarihi: 21.01.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1550 Esas 2020/42 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/1550 E.  ,  2020/42 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 19. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 02.10.2012 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin 29.05.2004 tarihinden fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının ödenmemesi sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği 30.08.2012 tarihinde kadar davalı şirket nezdinde kasa şefi olarak net 916,00TL ücret ile çalıştığını, alacağının belirsiz olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının (her bir talebi için 100,00TL olmak üzere toplam 400,00TL alacağının) davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 07.12.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; taleplerin zamanaşımına uğradığını, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma halinde ödeme yapıldığını, davacının şahsi dosyasında gösterilen ücreti aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 19. İş Mahkemesinin 02.12.2013 tarihli ve 2012/975 E., 2013/1032 K. sayılı kararı ile; dosya içeriğine göre, davacının fazla çalışma yaptığı ve karşılıklarının ödenmediği kanıtlanmakla davacının iş sözleşmeni haklı nedenle feshettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 22. Hukuk Dairesince 02.06.2015 tarihli ve 2014/8931 E., 2015/19306 K. sayılı kararı ile; bir numaralı bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, iki numaralı bentte davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı şüphesiz olduğu, fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hâkimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığı, bu sebeple fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği, uyuşmazlık konusu kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacının çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmeyen ücret alacağı miktarını, hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğu, bu hâlde kıdem tazminatı ile yıllık izin alacaklarının belirsiz alacak olmadığı, dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri, kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesinin hatalı olduğu, üç numaralı bentte ise fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu, somut olayda davacının dava dilekçesinde 916,00TL net ücretle çalıştığını ve bunun 50,00TL"sinin kasa tazminatı olduğunu açıkça belirttiği, davacının fazla çalışma alacağının çıplak ücrete göre hesaplanması gerekirken, kasa tazminatı ile birlikte aldığı net 916,00TL ücret üzerinden hesaplanmasının isabetli olmadığı, bu sebeple, fazla çalışma alacağının çıplak ücretten hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı
    9. Ankara 21. İş Mahkemesince 30.12.2015 tarihli ve 2015/2166 E., 2015/943 K. sayılı kararı ile; fazla çalışma alacağına yönelik bozma sebebine uyulmasına, belirsiz alacağa ilişkin bozma nedenine ise direnildiği belirtilerek, dava dilekçesinin sonuç bölümünde alacağın belirsiz olduğu yazılarak kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve genel tatil ücreti taleplerinde bulunulduğu, aynı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı için 100’erTL talep edildiği, bu miktarların bilirkişi raporundan sonra ıslah da edildiği, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabul edildiğinde dahi davanın niteliğini belirlemenin hâkime ait olduğu, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğu gibi, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı için 100’erTL (talep edildiği), 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107/1. maddesinde ve maddenin gerekçesinde de yazılı olduğu şekli ile belirsiz alacak davası için asgari bir miktar ya da değer niteliğinde olmadığı, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı için de davanın kısmi dava niteliğinde görüldüğü, kaldı ki yargılama sırasında HMK"nın 109/2. maddesinin 02.04.2015 tarihinde yürürlükten kaldırılarak her iki talep için de kısmi dava açılmasının mümkün hâle geldiği, usul ekonomisi de gözetilerek dava konusu alacaklar yönünden esasa girilerek karar verildiği, öte yandan HMK"nın 114/1-h maddesinde yazılı olan hukuki yarar eksikliği harcının da yatırılarak ıslah yapıldığında yine HMK"nın 115/3. maddesine göre giderildiği, Hukuk Genel Kurulunun 2012/9-838 E., 2012/715 K. sayılı kararının da aynı doğrultuda olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacakları yönünden davanın belirsiz alacak davası olarak mı yahut kısmi dava olarak mı açıldığı, belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabul edilmesi durumunda davanın kısmi davaya dönüşüp dönüşmediği, bu hususlarda varılacak sonuca göre davacının belirtilen talepler yönünden dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    III- GEREKÇE
    12. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
    13. 6100 sayılı Kanun"un 107. maddesinde yer alan,
    "1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
    2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
    3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
    14. Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
    15. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak hesaplanmasının imkânsız olması veya davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
    16. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (...m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.
    17. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
    a-Davacının kendisinden beklenememesi,
    b-Bunun olanaksız olması,
    c-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
    18. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.
    19. Kısmi dava ise, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez (Kuru, B.: -İstinaf Sistemine Göre Yazılmış- Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 219). Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir (HGK’nın 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H./Atalay, M./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 12. bası, s. 320; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, 22. bası, s. 286).
    20. 1086 sayılı HUMK’da açıkça kısmi dava düzenlenmediği hâlde, söz konusu Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’da ise ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (m. 109). Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 01.04.2015 tarihli ve 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
    21. Bu noktada kısaca taleple bağlılık ilkesinden bahsetmek gerekmektedir. Taleple bağlılık ilkesi, 6100 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinde;
    “(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
    (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” düzenlemesi yer almaktadır.
    22. Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında, iddianın ileri sürülüş biçimi açısından somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak alacağın belirsiz olduğu belirtilmekle birlikte davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ileri sürülmemiştir. Nitekim davacı vekili 26.12.2012 tarihli dilekçesinde de, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak davanın kısmi dava olarak açıldığını açıklamıştır. Bununla birlikte, davacı vekili bilirkişi raporundan sonra sunduğu dilekçesinde de davayı “ıslah ettiklerini” ifade etmiştir.
    23. Bu itibarla, davacı vekilince davanın kısmi dava olarak açılmasına karşın belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesinin taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil edeceği açıktır.
    24. Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yerindedir.
    25. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    IV- S O N U Ç
    Açıklanan nedenlerle,
    Direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.01.2020 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi