Davacı isteğe bağlı sigortalılığının geçerli olduğunun tesbiti ile aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacının 18.07.1978-11.12.1978, 01.03.1979-29.09.1979 tarihleri arasındaki SSK."lı çalışmaları; 02.03.1978-02.11.1979 tarihleri arasındaki askerlik süresi ile çakıştığından, davalı Kurumca davacının zorunlu sigortalığı ile buna bağlı isteğe bağlı sigortalılığı iptal edilmiştir.Davacı, Kurum işleminin iptali ile isteğe bağlı sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitini istemiştir.Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin ilk karar Dairemizin 20.09.2005 tarihli ilamı ile; davacının askerden izinli geldiği süreler saptanarak; çalışmalarının nasıl gerçekleştiğinin araştırılması gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve yeniden davanın kabulüne karar verilmiş ise de; bozma kararı gereğince yeterli araştırma ve inceleme yapılmamaksızın sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde mevcut Askerlik Şubesinden gelen müzekkere cevabında davacının dosyasının imha edildiği ancak 02.03.1978-02.11.1979 tarihleri arasındaki askerlik süresince 40 gün izinli olduğunun kütük kayıtlarından anlaşıldığı, ancak tarihlerinin belli olmadığı bildirilmiştir. Davacı ise izinlerini askere gittikten 2 ay ve kalanını da son günlerde kullandığını ifade etmiştir.Ancak somut olayda; fiili çalışma olgusunun ne zaman ve nasıl gerçekleştiği net olarak ortaya konularak kanıtlanmamış, Mahkemece de bu yönde yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli bulunmamıştır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yapılacak iş; 18.07.1978 ve 01.03.1979 tarihli bildirgelerin verildiği işyerinin, 506 sayılı Yasa kapsamında olan bir işyeri olup olmadığının Kurumdan tespiti ile bu işyerinden bildirge tarihinde Kuruma verilen dönem bordrolarını istenip işyerinden dönem bordrosu verilmiş ise bildirge tarihini kapsayan tarihte işyerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı işyeri çalışanlarını, bordro verilmemiş ise gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.