Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanın 427 parsel sayılı taşınmazını ve 2292 sayılı parselin evveliyatındaki payını 24.01.1985 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiğini, ancak yapılan bu işlemin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, miras bırakana baktığını, murisin temlik dışı başka taşınmazları bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı, tenkis yönünden de hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; tarafların ortak miras bırakanı Mustafa’nın 377 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payı ile 427 sayılı parselinin tamamını 24.01.1985 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğlu Recep’e temlik ettiği, 377 sayılı parselin bilahare dava dışı paydaşlarıyla ifraz-taksime konu olup, oluşan parsellerden 2292 parsel sayılı taşınmazın müstakilen davalı adına tescil edildiği, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin bakım karşılığı olup, muvazaa ile illetli olmadığı ve tenkisin koşullarının da oluşmadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ayrıca kabul tarzı itibarıyla da; dava, tüm mirasçılar adına tescil isteğiyle açılmış olup, dava dışı mirasçının varlığı sabit olduğuna göre, bu mirasçının da davada yer almasının sağlanması yada terekeye temsilci atanması suretiyle davanın görülebilirlik koşulunun gerçekleştirilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilmiş ise de; dava reddedildiğinden anılan husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Ancak; yargılama sırasında keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harcın tamamlanmadığı gözetilerek, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücreti tayin ve takdir edilmesi gerekirken, fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.