10. Hukuk Dairesi 2015/19480 E. , 2016/3202 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, haczin kaldırılması ile yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen ilk hüküm Dairemizin 29.04.2014 tarihli ve 2013/14111 E. 2014/9690K. Sayılı ilamı ile davacının yaşlılık aylığının haczedilebilmesi için, Kurumca öncelikle usulüne uygun olarak takip yapılıp davacıya yöntemince ödeme emri tebliğ edilmesi gerektiği belirtilerek, mahkemece, haciz işleminden önce, davacıya yukarıda açıklandığı biçimde yapılan ödeme emri tebligatının yöntemince yapılıp yapılmadığı araştırılıp varılacak sonuca göre ileri sürülen talep konusunda bir karar verilmesi gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar
hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmediği belirgin olup, dava dosyasından, davalı kurumca ilk kez 2007/11169 sayılı ödeme emri ile davacı hakkında 2007 yılı 6’ncı ay ile 11’inci aylar arasında ödenmemiş prim borçlarını konu edinen bir ödeme emri tanzim edildiği, bu ödeme emrinin dava dışı prim borçlusu Anonim Şirkete tebliğinin mümkün olmaması nedeniyle, davacı adına tanzim edilerek 16.01.2008 tarihinde davacı yanında daimi çalıştığını beyan eden oğluna tebliğ edildiği, fakat davalı kurumca 24.04.2008 tarihinde konulan hacizlerde başka bir ödeme emrinin numarasının (2007/11717) bildirildiği, bu ödeme emrinin dönemlerinin aynı olduğu anlaşılmakta ise de, konularının ve ne tür borçlara ait olduklarının belirlenemediği anlaşılmaktadır. Ayrıca dava dışı şirket adına tanzim edilip de 2006 yılının 5’inci ayından 2009 yılının 12. Ayına kadar olan prim borçlarını konu edinen ikinci bir ödeme emrinin de (2011/10075) dosya arasında bulunduğu, dava dışı şirketin 2011 yılındaki temsilcisi Şenol Demirbay tarafından bu ödeme emirleri nedeniyle 31.03.2011 tarihi itibari ile 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılandırma talebinde bulunduğu ve 3 adet ödeme emrini de elden kurum içinde rıza ile teslim almak suretiyle tebliğ aldığı anlaşılmakta olup, davacı adına davalı kurumca gönderilen 26.03.2012 tarihli haciz kararına konu borç tutarının sadece 2007 yılında davacı adına yapılan 2007/11169 sayılı ödeme emri üzerinden mi, yoksa 2011 yılındaki dava dışı şirket temsilcisinin tebliğ aldığı 2011/10075 sayılı ödeme emrinin de birlikte haciz kapsamına sokulup sokulmadığı hususunun belirlenmesi ile, davacı hakkında 2011/10075 sayılı ödeme emrinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğinden söz edilemeyeceği belirgin olmakla, sadece 2007/11169 sayılı ödeme emri ile başlanılan takip nedeniyle yaşlılık aylığına haciz konulabileceği, aksi bir durum var ise konulan haczin kanuna aykırı olacağı kabul edilmeli, davacı hakkında davalı kurumca yapılan haciz kararının kapsamı nedeniyle yapılan işlemler bu çerçevede net olarak belirlendikten sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.