2. Hukuk Dairesi 2013/13765 E. , 2014/3720 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanununun 286. maddesi uyarınca soybağının reddi davasını açma hakkının bulunmamasına çocuk tarafından da bir dava açılmadığına ve davalı koca ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisinin kaldırılmamış olmasına göre, kararın sonucu itibariyle doğru olduğunun anlaşılmış olmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.24.02.2014(Pzt.)
(Muhalif)
25.20 TL. İlam H.
24.30 TL. Peşin H.
00.90 TL. Kalan H.
119.00 TL.T.B.H
KARŞI OY YAZISI
Davacı, İsviçre"de 1993 yılında boşanma kararı verilmesinden sonra ... isimli bir şahısla birlikte yaşamaya başladığını, bu şahısla olan birlikteliğinden 6.8.1995 tarihinde "..." isimli bir çocuğunun olduğunu, bu çocuğu, kızlık hanesine tescil ettirmek isteğinde, Türkiye"de daha sonra 1.2.1996 tarihinde verilen boşanma kararının kesinleştiği tarihi boşanmaya esas alan nüfus idaresinin, "çocuğun evlilik içinde doğduğunu, bu sebeple boşandığı eşi ..."nın kayıtlı olduğu haneye tescil edilebileceğini " gerekçe göstererek bu talebini reddettiğini, oysa bu çoğunun gerçek babasının ... olduğunu, çocuğun bu şahıs tarafından İsviçre makamları önünde "tanındığını" ileri sürerek, çocuğun ..."ın nüfusuna kaydı için İsviçre mahkemesince verilen boşanma kararının tanınmasını, küçük Alican"ın gerçek babası Hasan"ın nüfus kaydına yazılmasına karar verilmesini istemiştir. Buna göre, birinci istek, yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınması, ikinci istek ise, küçük Alican"ın gerçek babası Hasan"ın nüfusuna tesciline karar verilmesine ilişkindir. Tanıma, ikinci işleme esas olmak üzere istenmektedir.
.../...
2013/13765-2014/3720 -2-
Mahkemece; tanıma isteği "tarafların Türkiye"de 1996"da boşandıkları, bu boşanmanın nüfusa tescil edildiği, bu tarihten önceki yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınamayacağı" gerekçesiyle; çocuğun gerçek babası Hasan"ın nüfusuna tescili isteği ise, "babalığa ilişkin olup, Türk Medeni Kanununun 301"nci maddesindeki hak düşürücü süre geçtiği" gerekçesiyle reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Davalının İsviçre"de davacı aleyhine açtığı boşanma davası sonunda, ...Asliye Mahkemesince 3.12.1992 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verilmiş, bu karar 8.1.1993 tarihinde kesinleşmiştir. Çocuk ise, bu tarihten iki yıl sekiz ay sonra (6.8.1995 tarihinde) evlilik dışında doğmuştur. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararı varken, daha sonra, davacı tarafından 17.1.1996 tarihinde Türkiye"de açılan boşanma davası sonunda tarafların Türkiye"de de boşanmalarına verilmiş olması, bu maddi gerçeği değiştirmez.Çünki, evlilik birliği, İsviçre"de verilen boşanma ile sona ermiş ve çocuk, evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz günden daha sonraki bir tarihte doğmuştur. Boşanma kararının yabancı mahkemece verilmiş olması, onun doğurduğu inşai etkiyi ortadan kaldırmaz. Bu kararın sağladığı inşai etkinin, içerde hukuken "tanınmasıyla" mümkün olması, işin esasıyla ilgili değil, çocukla genetik babası arasındaki soybağının Türkiye"de kurulabilmesi için gereklidir. Başka bir ifade ile çocukla genetik babası arasındaki soybağının Türkiye"de kurulabilmesi, yabancı mahkemece verilen boşanma kararına içerde "kesin hüküm" veya "kesin delil" vasfının kazandırılmış olmasını gerekli kılar. Yabancı mahkeme kararının, kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilebilmesi ise, tanınması ile mümkündür. (5718 s. MÖHUK. m.58/1) Tanınması halinde yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracaktır. (5718 s. MÖHUK. m. 59) Bu bakımdan davacının, Türkiye"de daha sonra verilmiş bir boşanma kararının mevcudiyetine rağmen, bundan önce yabancı mahkemece verilen boşanma kararının "tanınmasını" istemekte korunmaya değer hukuki yararının bulunduğu açık ve tartışmasızdır. Sorun, Türkiye"de verilmiş ve kesinleşmiş olan bir boşanma kararı varken, aynı taraflar arasında aynı konuda Türkiye"deki boşanma davasından önce yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmasının mümkün olup olmadığındadır.
Kanun göre, yabancı mahkeme ilamının "kesin hüküm" veya "kesin delil" olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının tespitine bağlıdır. Tanımada 54"ncü maddenin (a) bendindeki "karşılıklılık " şartı aranmaz. (5718 s. MÖHUK. m.58/1) Şu halde 54"ncü maddenin (a) bendi dışında tenfiz kararı için aranan şartlar, tanımada da aranacaktır. Bunlar arasında "hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması" koşulu yer almaktadır. Buna göre, yabancı mahkeme kararının tenfizi ya da tanınması, Türk kamu düzenine açık bir aykırılık oluşturacaksa tenfiz edilemez ve tanınamaz. Aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır. Bir dava hakkında kesin hüküm varsa, taraflar aynı konuda aynı sebebe dayanarak dava açamazlar. Kesin hüküm buna engeldir. Boşanma davaları inşai davalardandır. Dava sonucunda verilen boşanma hükmü, ileriye yönelik olarak sonuç doğurur, evlilik bağını hükmün kesinleşmesiyle geleceğe yönelik olarak ortadan kaldırır. Türkiye"de verilmiş ve kesinleşmiş bir boşanma kararının varlığı, hukuki yarar bulunması şartıyla; bundan önce yabancı mahkemece verilmiş olan boşanma kararının tanınmasını istemeye engel teşkil etmez. Tanıma sonucu, yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ifade edecek olması da, bu hukuki durumu değiştirmez. Bunun tek istisnası, tanınmakla hasıl olacak olan yabancı mahkeme kararının "kesin hüküm" etkisinin, aynı taraflar arasında aynı konuda ve aynı sebebe dayanan Türkiye"de verilmiş olan bir kararla çatışma (bağdaşmazlık) içinde olmasıdır. Böyle bir aykırılık ortaya çıkmayacaksa, aynı konuda daha önce verilmiş olan yabancı mahkeme kararının tanınması kamu düzeni bozmaz. Tanıma kararı verilmekle, aynı taraflar arasında, biri yabancı mahkemece verilmiş ve 8.1.1993 tarihinde kesinleşmiş, diğeri ise Türk mahkemelerinden verilmiş ve daha sonra (7.2.1996 tarihinde) kesinleşmiş iki
.../...
2013/13765-2014/3720 -3-
ayrı boşanma kararının varlığına ve bunlardan hangisinin boşanmaya esas alınacağında çelişkiye yol açılacak olması kamu düzeniyle ilgili değildir. Ortaya çıkacak olan bu çelişkinin, iç hukukun diğer hükümlerinin tatbikinde (örneğin eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarihin tespitinde, zamanaşımı veya hak düşürücü süreleri belirlemede) karışıklığa sebep olacak olması da, tanınmaya engel değildir. Taraflar, boşanmanın kesinleşmesini yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar geriye götürmek istiyorlarsa, kamu düzeni buna müdahale edemez. Öyleyse, tanıma talebinin 5718 sayılı Kanunun 58"nci maddesinde öngörülen diğer şartlar yönünden değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
Davacının, yabancı mahkemece verilen boşanma kararından sonra dünyaya gelen çocuğunun, babanın nüfusuna tesciline ilişkin isteğine gelince;
Çocuk, "evlilik dışında" dünyaya geldiğine göre, genetik babasının hanesine tescil isteği, esas itibarıyla çocukla baba arasındaki soybağının belirlenmesine (TMK. m. 301/1) ilişkindir. Yabancı mahkeme kararı tanındığı takdirde babalık incelenebileceğine göre, tanıma davası, babalık davası bakımından ön sorun teşkil eder. Bu ön sorun çözümlenmeden babalık davasının dinlenmesi olanağı yoktur. Babalık davasının, yabancı mahkemece verilen boşanma kararı tanınmadıkça Türkiye"de açılması olanağı olmadığına göre, hak düşürücü süre de geçmiş sayılamaz. Öyleyse, babalığa ilişkin talebin "tanıma"dan ayrılıp, ayrı bir esasa kaydedilmesi ve tanıma davasının sonucunun beklenmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan her iki davanın birlikte sonuca bağlanması da doğru olmamıştır. Hükmün açıklanan sebeplerle bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
3-SU/HA/EB