10. Hukuk Dairesi 2015/18606 E. , 2016/3194 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, fiili çalışmaya dayalı olmadığı gerekçesi ile 20.01.2009-13.04.2009 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptaline ve giderek yaşlılık aylığının iptali ve yersiz ödeme nedeniyle, yaşlılık aylıklarının iadesine ilişkin Kurum işleminin iptali ve kesilen aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ile faizi ile iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne, Kurum işleminin iptaline, ödenmeyen maaşların ödenmesine, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece verilen ilk karar, dairemizin 30.09.2014 günlü ve 2014/15566E. 2014/19165 Karar Sayılı ilamıyla davacının iddiasına konu olup da Kurumca fiili olmadığı kabul edilen sigortalılık süresi olan 20.01.2009-13.04.2009 tarihleri arasındaki çalışmaları nedeniyle çalışmalarının ispatı bakımından yapılan araştırma ve incelemenin eksik olduğu ve araştırılması gereğine işaret edilerek, inceleme ve araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenlik hakkının kamusal etkisi dikkate alındığında, sigortalılığın tespitine yönelik bu tür uyuşmazlıkların özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunluluğu mevcuttur.
Bu tür davalarda aslen tespit isteyen davacının fiili çalışmalarının mahkemece öncelikle yazılı delil varsa yazılı delille, yok ise dinlenecek bordrolu ve emniyet veya zabıta aracılığıyla tespit edilecek tarafsız nitelikteki komşu işveren ve işyeri tanıkların dinlenilmesi suretiyle sonuca varılması gerektiği Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarındandır.(YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E–2011/552 K sayılı ilamları)
Davaya konu somut olayda da, davacının pompacı olarak çalıştığına dair iddiaları kapsamında öncelikle çalıştığı dönemde yaptığı satış veya teslim alınan mallar nedeniyle elinde tesellüm belgelerinin veya başkaca yazılı delil oluşturacak belgelerin bulunup bulunmadığı, ayrıca davalı kurumca teftiş raporu ile belirlendiği şekliyle, davalı işveren ve davacı hakkında savcılık veya ceza dosyalarının bulunup bulunmadığı, davacının iptal edilen bildirimlerin yapıldığı işyeri ile çalışmalarının geçtiğini iddia ettiği Seçkin petrol isimli işyeri adreslerinin aynı olup olmadığı, farklı ise Kurumca bu farklılık nedeniyle herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı ile Seçkin petrol işyerinde çalışmaların tespiti bakımından davacının çalışmalarını bilebilecek şekilde çalıştığı emniyet veya kurum kayıtlarından anlaşılabilecek durumda olan komşu işyerlerindeki işveren veya çalışanların beyanlarının alınması, diğer taraftan davacının diğer çalışanların isimlerini hatırlamadığı yönündeki beyanının samimiliği de irdelendikten ve tüm delillerin toplanmasından sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde "Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir. Hükümlerine
rağmen mahkemece davacının tüm talepleri hakkında ayrıca ve açıkça anlaşılır şekilde hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.