3. Hukuk Dairesi 2017/230 E. , 2017/9414 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile arasında olan elektrik aboneliği nedeniyle düzenlenen faturalarda, davalının haksız olarak kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmeti bedeli ile bu bedeller üzerinden TRT payı ve KDV bedeli tahsil edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız tahsil edilen bedellerden HMK"nun 107. maddesi gereğince 1.000 TL belirsiz alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, abone sözleşmesinde yer alan yukarıda belirttiği alacakla ilgili sözleşme maddelerinin haksız şart olduğunun tespiti ile iptaline ve haksız olduğu tespit edilen bu bedellerin kendisinden bundan sonra ileriye dönük olarak tahsil edilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu alacak miktarının 3.480 TL"den az olması nedeniyle Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesine dava açılamayacağından bahisle, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 68/1.maddesinde; ""Değeri ikibin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetlerine, üçbin Türk lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise ikibin Türk Lirası ile üçbin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz." hükmüne yer verilmiş olup aynı maddenin müteakip (4).bendinde ise "Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu artışların hesabında on Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz." hükmü ile belirlenen bu miktarların yıllar itibariyle artırılması düzenlenmiştir.
.Davada, abonelik sözleşmesi gereğince düzenlenen faturalara yansıyan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmeti bedelinin haksız olarak tahsil edildiği, bu bedellerle ilgili abonelik sözleşmesinde yer alan maddelerin haksız şart olduğunun tespiti ile bu maddelerin iptali ve ayrıca bu isimler altında bundan sonra kesinti yapılmaması ile haksız olarak tahsil edilen söz konusu bedeller ile bu bedeller üzerinden alının TRT payı ve KDV bedelinden şimdilik 1.000 TL"nin davalıdan tahsili talep edilmektedir.
Davacının bu talepleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının talebinin sadece 1.000 TL ile sınırlı olmadığı, ileriye dönük ard etkisi yapabilecek belirli olmayan, devamlılık arz eden bir isteme ilişkin olduğu ve taraflar arasında kurulan sözleşme(abonelik) ilişkisi sırasında davalı tarafından kayıp-kaçak ve diğer bedellerin davacı tarafından ödeme yükümlülüğü altında olup olmadığı konusunda yaratılmış bir muaraza(çekişme) olduğu, davada da muarazanın(çekişmenin) giderilmesinin talep edildiği açıktır.
Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 tarih, 2004/13-417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın men"i(çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Bu tür davalarda hem muarazanın (çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun önlenmesi(men"i) talep edilir.
Bu durumda, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmediğine ve davacının sözleşme ilişkisine yönelik davalının muaraza yarattığı ileri sürülerek, muarazanın önlenmesi, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile iptali ile ileriye yönelik talep de bulunduğuna ve davanın müddeabihinin 3.480 TL"den az olmadığı anlaşıldığına göre, davanın Tüketici Hakem Heyetine başvurulmadan doğrudan Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir, dava şartı oluşmuştur.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava tarihinden sonra 17.06.2016 tarihli R.G.de yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile değişik 6446 sayılı Kanun hükümleri de dikkate alınarak davacının istemi hakkında, davanın esasına girilerek oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, dava konusu talebin ileriye dönük ard etkisi yapabilecek belirli olmayan, devamlılık arz eden bir isteme ilişkin olması nedeniyle, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.