3. Hukuk Dairesi 2021/3753 E. , 2021/7227 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; davalı tarafından kaçak ve izinsiz olarak sayaç kullanıldığını, sayacın son endeksinin 135.131 m3 olduğunu, sayacın sağlam ve çalışır durumda olması dikkate alınarak kullanıldığı tesbit edilen suyun, 2004 yılı su ücret tarifesine göre hesaplanarak 202.786.500.000 TL"nin davalıdan talep edilmesine rağmen, davalının yapılan tahakkuka itiraz ederek bedeli ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında Silifke İcra Müdürlüğü"nün 2003/1411 takip sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini,
Birleşen Silifke 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/1306 esas dosyasında; asıl davada istenilen dönem sonrası 12.231m3 daha tüketim yapıldığını bu tüketimin tahsili için Silifke İcra Müdürlüğü"nün 2003/1568 takip sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini,
Birleşen Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/485 esas dosyasında ise; sayacın üzerindeki 135.191 m3 su tüketiminin en düşük tarife dikkate alınarak hesaplandığını, uygun tarifeye göre yapılan hesaplamaya göre bakiye kalan bedelin davalıdan talep edildiğini, ancak ödeme yapılmadığını bunun üzerine Silifke İcra Müdürlüğü"nün 2003/2210 takip sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmiş, hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine 7. Hukuk Dairesi"nin (kapatılan) 10/11/2009 tarihli, 2008/6991 E. ve 2009/5089 K. sayılı ilamı ile; davacının su tüketim bedellerini indirimsiz tarife üzerinden istemekte haklı olduğu, asıl ve işlemiş faiz alacağı (takip talebindeki taleple de bağlı kalınarak) yeniden hesaplanması gerektiği; bağımsızlıklarını koruyan her bir dosya için davalı taraf yararına ayrı ayrı yargılama gideri ve yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan mahkemece; asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin (kapatılan) 03/07/2012 tarihli, 2012/1634 E. ve 2012/5217 K. sayılı ilamı ile, davalı tarafın defter ve belgelerinin incelenerek işyerinin büyüklüğü, çalışan personel sayısı, otelin oda ve müşteri kapasitesi, emsal işyeri tüketimlerinin belirlenmediği, davalının sorumlu olduğu süre zarfında tüketilebilecek su miktarının tespit edilmediği gibi, davalının 6111 sayılı Kanuna ilişkin taleplerine yönelik mahkemece olumlu veya olumsuz bir değerlendirmenin de yapılmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan mahkemece; davalı tarafça dosyaya ibraz edilen 13/10/2008 tarihli ibranamenin geçerli olduğu, uyuşmazlığın konusu olan toplam su tüketim miktarı ile bu su tüketim bedelini tartışmaya yer vermeyecek şekilde içerdiği, gerekli şekil şartlarını taşıdığı için ibranamenin imzasından önceki, yani 13/10/2008 tarihinden önceki su aboneliğinden doğan su bedeli borçları ile sayaçtan geçirilerek abonesiz olarak kullanılan su tüketim borçlarının ibraname ile sona erdiği, Silifke İcra Dairesinin ilgili takip dosyalarındaki alacağın hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyize konu öncelikli uyuşmazlık; taraflarca imzalanan 13/10/2008 tarihli ibranın, asıl ve birleşen davaların konusunu oluşturan taleplere etkisine yöneliktir.
İbra, alacaklının borçluyu borçtan kurtarması sonucu borcun son bulmasıdır. İbra tek taraflı bir hukuksal işlem olmayıp alacaklı ile borçlu arasında bir sözleşmeyi gerektirir. Alacaklının borçluyu borcun tamamından kurtarması zorunlu olmayıp bir kısmı için de kurtarabilir. (Kılıçoğlu, M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, s. 1065 vd. )
Taraflar arasında, 13/10/2008 tarihli alındı ve ibra belgesinin imzalandığı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bahsi geçen belgede; "556 ve 6320 sayılı abonelikler üzerinden tahakkuk eden su sarfiyatları ile sayaçtan geçirilmek suretiyle abonesiz olarak kullanıldığı tespit edilen 135.191 m3 su borcu karşılığında, ... Resort Hotel isimli iş yerinin sahibi olan ... Turizm A.Ş."den toplam alacak miktarı olan 85.255,82 TL"nin tahsil edildiği; bahsi geçen borçların tahsiline yönelik başlatılan icra dosyaları ile bu icra dosyalarına yapılan itirazlar sonucunda açılan dava dosyalarının birleştirildiği Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/216 Esas sayılı dosyasında verilen 31/07/2008 tarih, 2008/223 K. sayılı ilamı ile, belediye tarafından bozulması istemi ile temyiz edilmiş olduğundan, temyiz incelemesi sonucunda belediye lehine olan bozmaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; karar gereğince oluşan ve ilgili icra dosyası üzerinden hesaplanan tüm haklarını ferileri ile birlikte tahsil etmiş olup, ... Turizm A.Ş.yi ibra eder." denilmiştir.
Somut olayda; davanın konusunu abonesiz kullanım miktarı olan 135.191 m3 su sarfiyatı oluşturduğuna göre ibra belgesinin davada dikkate alınması gerektiği açıktır. Ancak, ibra belgesinde davacı tarafından, Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2004/216 esas sayılı (bozma ilamından önceki esas numarası) dosyasındaki bozmaya ilişkin hakları saklı tutularak davalı koşullu ibra edilmiştir. Nitekim Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin 10/11/2009 tarihli, 2008/6991 E. ve 2009/5089 K. sayılı ilamı ile karar davacı lehine bozulmuştur. Bu halde, taraflar arasındaki ibra belgesi ile, borç tamamen sona ermemekte, saklı tutulan kısımlar için yargılamanın yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, verilen hüküm ile davanın usuli kazanılmış hakkı ihlal edilmiştir. Şöyle ki, usuli kazanılmış hak kavramı anlam itibariyle bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Usuli müktesep hak müessesesi HMK"da düzenlenmiş olmamakla beraber davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04/02/1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Somut olayda, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin (kapatılan) 10/11/2009 tarihli bozma ilamına karşı davalı tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuş, ibra belgesinden söz edilmeksizin kararın onanması talep edilmiştir. Yine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin (kapatılan) 03/07/2012 tarihli, 2012/1634 E. ve 2012/5217 K. sayılı ilamında, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş (Davalı tarafça temyiz talebinde ibra belgesinden söz edilerek davanın reddi talep edilmiştir.) hüküm, bilirkişi raporundaki eksiklik ile 6111 sayılı Yasanın değerlendirilmemiş olması gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamı dışında kalan kısımlar davacı lehine kesinleşmiş, davacının bu hususta usuli müktesep hakkı doğmuştur.
O halde mahkemece, ibra belgesinin koşullu yapıldığı ve bu hususta davacının usuli müktesep hakkı olduğu gözetilip ibra belgesindeki ödemenin değerlendirilerek davanın esası bakımından bozma ilamında belirtilen hususlar yönünden yargılama yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"un 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.