Esas No: 2013/1679
Karar No: 2013/1679
Karar Tarihi: 6.5.2015
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için açılan davanın reddedilmesi - Adil yargılanma hakkı - AYM Birinci Bölüm 2013/1679 Esas 2013/1679 Karar Sayılı İlamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MAHMUT KAYAHAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/1679) |
|
Karar Tarihi: 6/5/2015 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
Raportör |
: |
Bahadır YALÇINÖZ |
Başvurucu |
: |
Mahmut KAYAHAN |
Vekili |
: |
Av. Fevzi AKSOY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 10/3/2011 tarih ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, subay statüsünde görev yapmakta iken disiplinsizliği ve ahlaki durumu nedeniyle 30/11/2007 tarihli Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) resen emekli edilmek suretiyle ilişiği kesilmiştir.
6. Başvurucu resen emekli edilmesinin gerekçelerini öğrenmeyi talep etmesi üzerine, TSK’da kalmasının uyun olmadığı şeklinde kanaat oluştuğu, ayırma işleminin tüm meslek safahatı süresince askeri düzenleme ve emriler çerçevesinde oluşturulan askeri disiplin kurallarına aykırı tutum ve davranışlardan kaynaklandığı, uzun bir süre zarfında sıralı sicil amirlerinin gözlem, inceleme ve değerlendirmelerinin dikkate alındığı yönünde bilgi verilmiş, bunun yanında uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kullanmak ve bulundurmak olayı ile ilgili olarak kendisinden alınan 25/1/2007 tarihli ifade tutanağı, diğer kişilerden alınan ifade tutanaklarının değerlendirildiği istihbarat raporu, disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmadığı, TSK’nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğuna ilişkin komisyon tutanağı, ayırma işleminin gerekçelerinin belirtildiği 19/11/2007 tarihli Genelkurmay Başkanlığı yazısı, ayırma işlemine ilişkin Yüksek Askeri Şura Genel Sekreterliğinin 30/11/2007 tarihli yazısı, 28/4/2011 tarihli yazı ekinde, 1999 ila 2007 yıllarına ilişkin sicil notları, 11 takdirname ve 3 disiplin cezası da 13/7/2011 tarihli yazı ile başvurucuya gönderilmiştir.
7. 6191 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
8. Başvurucunun, 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 6/6/2011 tarihli işlemi ile reddedilmiştir. İşlem gerekçesi şöyledir:
“… Askeri personel ile toplu olarak UYUŞTURUCU MADDE kullanması, uyuşturucu maddeyi kendi isteğiyle kullanması ve bulundurması, disiplinsiz ve ahlaki niteliklerinin zayıf olması gerekçesi ile, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde yargı yolu açık olmak üzere başvurunuzun REDDİNE …”
9. Başvurucu tarafından, anılan işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinde dava açılmış, davaya ilişkin dilekçede ayırma işlemine tabi tutulmasına ilişkin YAŞ kararı ve bu karara dayanak teşkil ettiği iddia edilen bilgi ve belgelerin kendisine gönderildiği belirtilmiş, gerekçelerin soyut olduğu ve sicillerinin olumlu olduğu hususları da ileri sürülmüştür. AYİM Birinci Dairesi 9/10/2012 tarih ve E.2012/449 ve K.2012/1063 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir
“Görüldüğü üzere, 12 Mart 1971 tarihinden 22.03.2011 tarihine kadar yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin, yani kişi olarak kapsama girenlerin başvurularını kabul veya reddetmek konusunda Milli Savunma Bakanına (sebep unsuru yönünden) geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Kuşku yok ki, diğer bütün kamusal yetkilerde olduğu gibi idarenin takdir yetkisi de kamu yararı amacı ve hizmet gerekleriyle sınırlı bulunmaktadır.
Bu çerçevede, yapılan değerlendirmede; Astları ile birlikte esrar içtiği, bir astına 2-3 kez uyuşturucu hap verdiği, keza bir astından esrar istediği, tanıkların samimi anlatımı ile hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılan davacının, uyuşturucu madde konusunda son derece lakayt tutum ve davranışlar sergilediği de nazara alındığında 926 sayılı Kanunun 32’nci maddesinden yararlandırılmaması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
10. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 29/1/2013 tarih ve E.2013/100, K.2013/103 sayılı kararı ile reddedilmiş, karar, başvurucuya 11/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu, 4/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmıştır.
B. İlgili Hukuk
12. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar başlıklı 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
13. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat” başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet görürler.”
14. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete"de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – Askeri Hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
15. 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/3/2013 tarih ve 2013/1679 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması için tek şartın yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiğin kesilmesi olduğunu, bunun dışında mevzuatta bir şart aranmadığını, hangi somut bilgi ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare tarafından da mahkeme nezdinde açıklanmayan soyut iddialara dayanarak davanın reddedildiğini, bilgi edinme hakkı kapsamında yapılan başvuruya idarenin verdiği cevapta, amirlerinin gözlemlerine göre işlem tesis edildiğinin belirtildiğini, gönderilen belgelerden görüleceği üzere sicil notlarının çok yüksek olup, birçok takdirnamesinin bulunduğunu, uyuşturucu madde kullanan askeri personelin mahkemeye sevk edilip yargılanması zorunlu iken hakkında hiçbir adli ve idari soruşturmanın açılmadığını, böylesine önemli bir suç isnadının herhangi bir somut delile, tıbbi bir belgeye dayandırılmadan işlem tesis edildiği ve açılan davanın da soyut iddialara dayanarak reddedildiğini, kararda yeterli gerekçeye yer verilmediğini, AYİM kararına dayanak tanık anlatımı ve belgelerin kendisine gönderilmediğini, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız olmadığını, AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin bulunmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı, gerekçeli karar hakkının ihlali, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlali ile iki dereceli yargılama hakkı tanınmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiaları kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
19. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın reddedildiğini, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir.
21. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
23. Başvuru konusu olayda, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması için tek şartın yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiğin kesilmesi olduğunu, bunun dışında mevzuatta bir şart aranmadığını, hangi somut bilgi ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare tarafından da mahkeme nezdinde açıklanmayan soyut iddialara dayanarak davanın reddedildiğini, bilgi edinme hakkı kapsamında yapılan başvuruya idarenin verdiği cevapta, amirlerinin gözlemlerine göre işlem tesis edildiğinin belirtildiğini, gönderilen belgelerden görüleceği üzere sicil notlarının çok yüksek olup, birçok takdirnamesinin bulunduğunu, uyuşturucu madde kullanan askeri personelin mahkemeye sevk edilip yargılanması zorunlu iken, hakkında hiçbir adli ve idari soruşturmanın açılmadığını, davanın da soyut iddialara dayanarak reddedildiğini belirtmiş, AYİM ise (§ 9), yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ karaları ile TSK’dan ilişiği kesilenlerin başvurularını kabul veya reddetmek konusunda Milli Savunma Bakanı’na geniş bir takdir yetkisi tanındığını, idarenin takdir yetkisinin sınırsız olmadığını, kamu yararı amacı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğunu belirtmiş ve başvurucunun astları ile birlikte esrar içtiği, bir astına 2-3 kez uyuşturucu hap verdiği, keza bir astından esrar istediği, uyuşturucu madde konusunda son derece lakayt tutum ve davranışlar sergilediği gerekçesiyle, 926 sayılı Kanun’un 32. maddesinden yararlandırılmamasına konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
24. Başvurucu, başvuru formunda AYİM kararına dayanak tanık anlatımı ve belgelerin kendisine gönderilmediğini ileri sürmüş ise de, AYİM Birinci Dairesinde dava açmadan önce Dairenin kararına esas alınan bilgi ve belgelere ulaşmış, dava dilekçesinde ayırma işlemine tabi tutulmasına ilişkin YAŞ kararı ve bu karara dayanak teşkil ettiği iddia edilen bilgi ve belgelerin kendisine gönderildiği belirtilmiş, bunlara ilişkin olarak itirazlarını ileri sürmüş, Daire de dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler üzerinde delil değerlendirmesi yapmak suretiyle başvurucunun 926 sayılı Kanun’un 32. maddesinden yararlandırılmamasına konu işlemde kullanılan takdir yetkisinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
25. Somut olayda başvurucunun, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bilgi ya da belge sunmadığı, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi kapsamından yararlandırılmamasına ilişkin işleme karşı açtığı davada iddialarını ileri sürebildiği ve karşı tarafın delil ve görüşlerinden haberdar olduğu ve bunlara cevap verme imkânı verilmediğine dair bir iddiada bulunmadığı görülmektedir (B. Ç. B. No:2013/2349, 20/11/2014, § 37).
26. Bu durumda, başvurucunun iddialarının mevzuatın yorumlanmasına, delillerin değerlendirilmesine ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir
2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası
28. Başvurucu, kararın yeterli gerekçe içermediğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnş. Taah. Mad. Gıda Tur. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
30. Başvuru konusu olayda AYİM, idare tarafından kullanılan takdir yetkisinin sınırlarının nelerden ibaret olduğunu belirttikten sonra, başvurucunun astları ile birlikte esrar içtiği, bir astına 2-3 kez uyuşturucu hap verdiği, keza bir astından esrar istediği, uyuşturucu madde konusunda son derece lakayt tutum ve davranışlar sergilediği gerekçesiyle, 926 sayılı Kanun’un 32. maddesinden yararlandırılmamasına konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
31. Bu durumda AYİM, dava konusu işlemin tesisinde takdir yetkisinin hukuka uygun kullanıldığı gerekçesiyle davayı reddetmiş olup, kararda başvurucunun iddialarının karşılanmadığından söz etmeye imkân yoktur.
32. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
33. Başvurucu, AYİM’in bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet BALABANOĞLU, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve Diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).
36. Açıklanan nedenlerle, mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. İki Dereceli Yargılanma Hakkı Tanınmaması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
37. Başvurucu, ayrıca, AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını belirterek, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
38. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS’in ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
39. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi, Sözleşme ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir.
40. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun
1. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması"
3. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
4. İki dereceli yargılanma hakkı tanınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
6/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.