Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğininsüresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan işçinin uğramış olduğu maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 18.11.203 tarihli dilekçe ile, davacının davalı T. K. İ. Genel Müdürlüğü’ne bağlı Ç. L. İşletmesinde çalışırken 28.11.1993 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu malul kaldığını beyan ederek maddi tazminatın ödetilmesini istemişlerdir.
Davalı Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili, davalının 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine bağlı İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, kazanın olduğu Çayırhan (O.A.L.) İşletmesi’nin T.E. Ü.İ. A.Ş. Genel Müdürlüğü"ne bağlanmasına ilişkin Yüksek Planlama Kurulu kararı doğrultusunda T.E.A.Ş. Genel Müdürlüğü ile T.K.İ.Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen protokol ile O.A.L. İşletmesi Bölge Müdürlüğü’nün tüm personeli, varlıkları, hak ve vecibeleri ile T.E.A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne 01.07.2000 tarihi itibariyle (davadan önce) devredildiğini beyanla husumet nedeniyle davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davadan önce işyerinin davalı tarafından 01.07.2000 tarihinde tüm aktifi ve pasifi ile birlikte T.E.A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne devredildiği gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İktisadi Devlet Teşekkülleri 233 sayılı K.H.K."de saklı tutulan hususlar dışında "özel hukuk hükümlerine" tabidirler (233 sayılı K.H.K. md. 4/2). Ne var ki, 233 sayılı K.H.K. teşebbüs, müessese ve diğer birimlerin tasfiye ve devrini düzenlemiş, fakat sorumluluk yönünden özel bir hüküm getirmemiştir (233 sayılı K.H.K. md. 38). Ayrıca, 233 sayılı K.H.K. 4/2 hükmünde düzenlenen özel hukuk kurullarının uygulanması kuralı yanında iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, dönüşüm ve benzeri intikal hallerinde Borçlar Kanunu’nun 179-180. maddeleri hükmünün uygulanması yargı inançları ve öğretide benimsenmiştir. Bu durum karşısında iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, birleştirme ve diğer intikal hallerinde Borçlar Kanunu’nun 179-180. maddeleri hükmü uyarınca "devre konu pasifler yönünden" sorumluluğun doğacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. Borçlar Kanunu’nun md. 179-180 hükümleri buyurucu nitelikte olduğundan sorumluluk kaydı, sözleşme, devir statüsü veya idari bir tasarrufla hiçbir şekilde etkisiz ve uygulama dışı bırakılamaz. Bunun tamamen etkisiz bırakılması veya sınırlandırılması ancak bir yasayla mümkündür.
Gerçekten, bir mamelekin ve işletmenin devralınmasını düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 179. maddesine göre devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi iki yıl müddetle evvelki borçlu (devreden) dahi, yenisi (devralan) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu’nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre teselsülün yasa hükmünden doğduğu hallerde kamu düzeni söz konusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür. Bu nedenle söz konusu müteselsil borç yasa hükmünden (Borçlar Kanunu md. 179"dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz. Burada belirtilen sorumluluğun zamanı "devir anıdır." Devrin fiilen gerçekleştiği tarihte doğmuş ve nedeni vücut bulmuş borçlar bu sorumluluğun kapsamında kalmaktadır. İşletmenin devirden önceki borcunun naklinin kural olarak alacaklıya karşı hüküm ifade etmesi Borçlar Kanunu’nun 173. ve 174. maddeleri gereğince alacaklının onamına bağlı ise de, Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi bu kurala bir istisna getirmiş, alacaklının rızasına gerek görülmeksizin borcun devir alana intikal ettiği kabul edilmiştir.
Müteselsil borcun özelliği alacaklının müteselsil borçlulardan hepsinden veya birinden alacağın tamamını veya bir kısmını istemekte serbest oluşudur. Sözü edilen hukuki esaslara göre eski ve yeni borçlunun müteselsil sorumluluğu iki yıllık bir devre için kabul edilmiş olup, bu iki yıl (muaccel borçlar için) devrin, alacaklılara ihbarı ya da gazetelerde ilan tarihinden itibaren başlar (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 gün ve E:2001/21-1030, K:2001/1077; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 20.12.2005 gün ve E:2005/13301, K:2005/13520 sayılı kararları).
Açıklanan bu yasal kurallar somut olayımıza uygulandığında, davacı, T. K. İ. Genel Müdürlüğü’ne bağlı Çayırhan Linyit İşletmesi’nde çalışırken 28.11.1993 tarihinde iş kazası geçirmiş, Çayırhan Linyit İşletmesi 01.07.2000 tarihinde aktif ve pasifleri ile birlikte T.E.A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne devrolmuş, söz konusu devir ilan edilmemiş ve dava 18.11.2003 tarihinde T.K.İ. Genel Müdürlüğü aleyhine açılmıştır.
Hal böyle olunca, ortada Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi hükmüne göre müteselsil bir borcun varlığı söz konusudur. Devreden Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, devralan T.E.A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birlikte devrin ilanından itibaren iki yıl sürede müteselsilen sorumludur. Bu durumda, mahkemece, olay tarihinde işverenin Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü olduğu, tüzel kişiliğinin tamamen ortadan kalkmayıp sadece bir işletmesinin devredildiği, devrin ilanının ise yapılmadığı, davacının müteselsil borçlulardan biri veya diğeri aleyhine dava açmakta serbest olduğu gözetilerek, davalının işveren olarak sorumluluğunun irdelenmesi gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.