10. Hukuk Dairesi 2016/409 E. , 2016/3177 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 01.02.1997-27.02.2009 döneminde (01.11.1998-01.05.2000 tarihleri arası askerlik dönemi hariç) davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup, Mahkemece yapılan yargılama sonunda istemin 2006 yılı öncesi hak düşürücü süreye uğradığı, kalan süreninde kuruma bildirilmiş olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Söz konusu hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Somut olayda, davacı adına Kuruma değişik işverenler tarafından yapılan bildirimler ile davacı ve tanıkların gerçekte işverenin tek olduğuna yönelik iddiaları ile davalı tarafın savunmaları karşısında, davacının işverenin veya işverenlerinin kim olduğu usulünce yapılacak araştırma neticesi tam olarak saptanmalı, bu yapılırken varsayımdan uzak hukuki gerekçelere dayanılmalı, davacının çalışmalarının farklı işyerlerinden bildirildiğinin anlaşılması karşısında hizmet döküm cetvelinde görünen dava dışı bu işverenlerin de usulünce davaya katılımı sağlanmalı, Mahkemece, re"sen araştırma ilkesi ışığında; davacının hizmet döküm cetvelinde bulunan tüm işyerlerindeki bordrolu tanıklar resen belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davalı şirketlere ait işyerlerinin kapsama alındığı tarihler ile şirketlerin tescil edildiği tarih arasındaki süre yönünden, sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; kurumdan tüm davalı işyerleri hakkında hazırlanan müfettiş raporları ile davalı işyerlerine ait işyeri dosyaları celbedilmeli, davacıya yapılan ödemelere ait kayıtlar getirtilmeli, davalı şirketlerin kurum kayıtlarında ve ticaret sicilinde görünen sorumlu yetkililerinin ve belirtilen tarihlerde sözkonusu işyerlerini fiilen kimlerin işlettiği ve aralarında herhangi bir devir olgusunun bulunup bulunmadığı araştırılmalı, talebe konu bildirimlerin çalışılan işyerlerinden yapılmadığının anlaşılması halinde ilgili bildirimlerin iptalleri sağlanarak böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılmalı ve nihayetinde davacının çalıştığı iddia edilen süreler tereddütsüz belirlenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.