8. Hukuk Dairesi 2014/10352 E. , 2014/10730 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/03/2012
NUMARASI : 2007/530-2012/223
A.. A.. ve müşterekleri, dahili davacılar A.. G.. ve müşterekleri ile E.. Y.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 27.03.2012 gün ve 530/223 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı m. A. tereke mümessili M.. A.. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, mirasen intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaliyle kök mirasbırakan Yusuf oğlu K.. Y.. mirasçıları adlarına mirasçılık belgesindeki miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davacının mirasbırakanı Kerim"in ölümü ile terekesinin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve buna göre elbirliği mülkiyetinde tereke malları tüm mirasçılar arasında ortak olup, mirasçıların belli pay ve hakları bulunmadığından davacıya taraf teşkili sağlaması için süre verilmiş ve davacı taraf bir kısım mirasçıların davaya katılımını sağlamış fakat H.. B.. davaya dahil edilmemiş davacı vekiline 05/07/2011 tarihinde miras şirketine mümessil tayini davası açmak üzere süre verilmiş, davacı tarafça davanın açılmaması üzerine 16/09/2011 ve 13/01/2012 tarihinde yeniden süreler verilmiş fakat davacı tarafça dava 20/01/2012 tarihinde açılmıştır. Oysa ki HMK"nun 90/1. maddeye göre Kanunun belirlediği süreler kesindir. Hakim tarafından tayin edilen sürelerde ise Hakim verdiği sürenin kesin olduğunu ilk süre verme işleminde hükmedebilir fakat bu şekilde bir belirleme yoksa Hakim ikinci kez verdiği sürenin kesin olduğunu belirtmese dahi bu süre yasa gereği kesindir. Bu kanun hükmüdür ve Hakimin aksi yönde vereceği bir karar yasanın ruhuna ve amacına aykırı olacaktır. Kesin süre zarfında belirlenen işlemin yapılmaması halinde HMK"nun 94/3. maddeye göre bir daha yapılması olanağı yoktur. Somut olayda da davacı tarafa birden fazla kez mümessil tayini davası açmak üzere süre verilmiş fakat davacı tarafça süresinde dava açılmamış ve dava şartı süresinde yerine getirilmemiş olduğundan dava şartı yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresinde davacı Tereke Mümessili vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, her ne kadar yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmadığı gibi gösterilen gerekçe hukuki dayanaktan yoksundur.
Dava dosyası arasında yer alan mirasçılık belgesine göre, davacının kök mirasbırakanı Yusuf oğlu Kerim 1928 tarihinde ölmüştür. Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, taksim hakkında bir açıklama da yapılmamıştır. Davalı H.. Y.. mirasbırakan Yusuf oğlu Kerim terekesine göre, 3.kişi durumundadır. Başka bir anlatımla; dava mirasçılar arasında yürüyen bir dava niteliğinde olmayıp davalının mirasçılık sıfatı bulunmamaktadır. TMK"nun 701. maddesinde; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı Kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin tek başına dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tek başına tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılardan birisinin açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve fakat onlar adına da dava açıldığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK"nun 640. maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi gerekir.
Mahkemece 05.07.2011 tarihli oturumunda, davacı vekilinin talebi üzerine; kök miras bırakanın (Yusuf oğlu Kerim) terekesine mümessil tayin ettirmek için davacı tarafa sonraki oturuma kadar süre verilmesine karar verilmiş ve sonraki 16.09.2011 tarihli oturumda da davanın açılmadığı bilgisi üzerine aynı yönde ikinci kez davacı tarafa süre verilmiş, bu ikinci sürenin kesin olup olmadığı hususunda bir açıklama ve ihtarda bulunulmadığı gibi, verilen sürenin sonuçları hakkında da davacı tarafa bir uyarı veya ihtar da bulunulmamıştır. Davacı tarafın, verilen 2. süreden sonraki bir tarihten sonra, yani 20.01.2012 tarihinde kesin süre konusu olan Miras Ortaklığına Temsilci Atanması davasını açtığı yine dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Dava, 02.03.1994 tarihinde yani, 1086 HUMK"nun yürürlükte bulunduğu dönemde açılmış ve karar ise, 6100 sayılı HMK"nun yürülülükte olduğu 27.03.2012 tarihinde verilmiştir. Davanın geçirdiği aşama gözönünde tutulduğunda delillerin ağırlıklı kısmı HUMK"nun yürürlükte bulunduğu dönemde toplanmıştır.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için Hâkime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK"nun 159. (HMK 90.md.) maddesinin açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler Hâkim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz.
Buna karşın, 1086 sayılı HUMK"nun 163. maddesine göre Hâkimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hâkim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir.(HMK"nun 94/2. maddesi) Ancak, Hâkim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse Hâkim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca Hâkim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında Hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği Hâkim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Mahkemece, 05.07.2011 ve 16.09.2011 tarihli duruşma oturumlarındaki ara kararlarında sonraki oturuma kadar davacı vekiline süre verilmiş ise de, verilen süre Kanunda öngörülen koşullara uygun bulunmadığı gibi, yeterince açık ve makul olmadığı, bu süreye uyulmadığı takdirde sonuçları konusunda davacı vekiline ihtar yapılmadığı anlaşıldığından kesin sürenin usulüne uygun olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. 02.03.1994 tarihinden beri devam eden yargılama sırasında, dosya arasında bulunan mirasçılık belgesine göre, 1928 tarihinde öldüğü anlaşılan davacı tarafın mirasbırakanı Yusuf oğlu Kerim"in 16 mirasçısından bir kısmının davacı tarafından davaya muvafakatları alındıktan sonra, bir kısım mirasçılarının muvafakatlarının alınamaması nedeniyle 20.01.2012 tarihinde Gazipaşa Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2012/30 esas sayılı "Miras Ortaklığına Temsilci Atanması" davası açıldığı dosya kapsamından anlaşıldığına göre, yukarıda açıklanan gerekçelerle verilen sürelerin ve ara kararlarının usulüne uygun olmaması nedenleriyle tereke temsilcisi davasının süresinde açıldığının kabulü gerekir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; Gazipaşa Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2012/30 Esas sayılı "Miras Ortaklığına Temsilci Atanması" davası sonucunun beklenmesi, bu karar kesinleşip, davacının mirasbırakanı Yusuf oğlu Kerim"e mümessil tayin edildikten sonra, tereke mümessilinin usulüne uygun olarak davaya katılmasının sağlanması ve ondan sonra tarafların delilleri toplandıktan sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Davacı tereke mümessili vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı M.. A.."e iadesine, 27.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.