9. Hukuk Dairesi 2008/11858 E. , 2010/4640 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Davacı, ihbar, kıdem , iş güvencesi , ücretli izin, fazla çalışma,
ücret ve ücret farkları, giyim, yakacak ve diğer yardımların ödetilmesine karar
verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davalı vekili, davacının ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece “ ihbar ve kıdem tazminatı yönünden 10 (on) yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açıldığı ve zamanaşımına uğramadıkları, diğer alacakların ise hizmet akdi devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyeceği gerekçesiyle zamanaşımı def’i reddedilmiştir. Oysa ıslah yeni bir talep olduğundan, davalının ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunması mümkündür. Borçlar Kanununun 125/2 ve 126/3 fıkraları uyarınca işçilik alacakları beş yıllık zamanaşımına tabidir. Dolayısıyla ıslahla talep edilen ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı dışında kalan ücret, ücret farkı, ikramiye, ilave tediye, fazla çalışma ücret alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan sosyal yardım alacakları yönünden ıslah tarihinden geriye doğru son 5 yıl içinde oluşan anılan alacakların bilirkişiden ek rapor alınarak belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Davalının suresinde ıslah işlemine karşı yaptığı zamanaşımı definin mahkemece yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.
3-) Dosyadaki bilgi ve belgelerden ve özellikle bilirkişi raporunda 1998 yılından itibaren ilave tediye bordrolarının, akdi ikramiye ve ücret bordrolarının bulunmadığı, ya da olanlarda davacının imzasının bulunmadığı gerekçesiyle bu alacaklar için hesaplama yapılmıştır. Yine dosyada bulunan T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Doğanşehir/Malatya Şubesi’nin 4.10.2006 tarih ve 571 tarihli yazıda Doğanşehir Belediye Başkanlığında çalışanların ücretlerinin mutemet aracılığıyla bankadan alınıp ödemelerin dairelerinde yapıldığından davacıya ait ücret ödemelerine ilişkin kayıtlarının sağlıklı olmadığı, Belediyeden sorulması
istendiği görülmektedir. Davalının resmi kurum olması nedeniyle kayıtlarının bulunması gerektiği dikkate alınarak davacının çalıştığı döneme ait ücret, ikramiye ve ilave tediye ödeme bordrolarının yeniden istenerek ek rapor alınıp hüküm kurulması gerekir iken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-) Davacı işçi toplu iş sözleşmesinin 21. maddesinde sözü edilen iş güvencesi sağlamaya yönelik ceza şart niteliğindeki tazminatları talep etmiştir.
Davalı ... cevap dilekçesinde davacı işçinin iş güvencesi kapsamında olup, iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesi dava açmadığını, dolayısıyla haksız fesih tazminatı isteyemeyeceğini savunarak talebin reddini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi tarafından hesaplanan miktardan %50 oranında indirim yapılarak istek doğrultusunda karar verilmiştir.
Davalı işyerinde fesih tarihinde yürürlükte olan 1.1.2004–31.12.2004 yürürlük süreli Toplu iş sözleşmesinin iş güvencesi ve işçi çıkartılmamasını düzenleyen 24/I fıkrasında ise "İşyerlerinde çalışmakta olan içiler 4857 sayılı yasanın 25/2 sayılı maddesi saklı kalmak üzere hiçbir şekilde işten çıkartılamazlar. 4857 sayılı yasanın 25/2 maddesi dışında keyfi ve haksız bir sebeple işten çıkarmalarda işten çıkartılan işçiye hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatlarının dışında ve ayrıca yasal kıdem tazminatı tavan tutarının 10 katı tutarında iş güvencesi tazminatı işverence ödenir " düzenlemesi vardır.
Toplu iş sözleşmesinin bu hükmünü uygulanabilmesi için davacının işgüvencesi hükümlerine tabi olmaması gerekir. Bunun içinde davacı işçinin iş güvencesi hükümleri olan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21. maddelerinden yararlanıp yararlanmayacağının diğer bir deyişle iş güvencesi kapsamında bulunan işçi olup olmadığının incelenmesi, daha sonra da 21. maddenin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının araştırılması ve ortaya çıkacak sonuca göre işgüvencesi tazminatına hak kazanıp kazanmadığına karar verilmesi gerekir.
Tüm bu hususlar düşünülmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.