Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakan babasının 307 ada 24 parsel sayılı taşınmazdaki 719/919 payının davalı tarafından yasalara aykırı olarak temellük edildiğini ileri sürüp, tapu iptali ve zararının karşılanması isteğinde bulunmuştur
Davalı, çekişme konusu payın babasına verdiği borcun karşılığında kendisine satıldığını, gerçek satış olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mirasçı A.. A.. tarafından da, davaya davacı sıfatıyla katılma talebinde bulunulmuştur.
Mahkemece, davacı Y. A.."in ispatlanamayan davasının reddine, dahili davacı A.. A.."in açmış olduğu davayı kesin süreye rağmen harçlandırmadığı anlaşılmakla açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı Y..A..tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı, dilekçesinde miras bırakanına ait çekişmeli taşınmazın bir kısım payının davalı Kemal’e temlikinden dolayı murisin akitteki imzasının araştırılması, temliki gerçekten onun yapıp yapmadığının belirlenmesi gerektiğini bildirerek, tapu iptali isteğinde bulunmuştur.
İddianın açıklanan niteliği ve ileri sürülüş biçimi gözetildiğinde, davada sahtecilik hukuksal nedenine dayanıldığı, yolsuz tescil nedeniyle iptal istenildiği sonucuna varılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)
Ne var ki, yargılama sırasında davalı Kemal tarafından dava konusu 307 ada 24 parsel sayılı taşınmazın 719/919 payının en son C.. K.. ve M.. U..’ya 19.01.2009 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği görülmektedir. Bu durumda davada HUMK’nun 186.maddesi uyarınca işlem yapılma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği,hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun l86.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı,sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Hal böyle olunca, öncelikle davacıya HUMK"nun 186.maddesinde düzenlenen seçimlik hakkının kullandırılması, yeni maliklere karşı davanın sürdürülmesi halinde, davacıya tescil davası açması için önel verilmesi ve açıldığı takdirde eldeki davayla birleştirilerek görülmesi, aksi durumda davanın davalı Kemal"e karşı tazminat olarak yürütülmesi gerekirken, anılan hususlar gözetilmeksizin işin esası bakımından hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.