
Esas No: 2014/23825
Karar No: 2016/3131
Karar Tarihi: 14.03.2013
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/23825 Esas 2016/3131 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirlerden kusur farkı nedeniyle bakiye alacağın 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca, Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davalı ... ....vekilinin tüm, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 sayılı Kanununu 26/2 maddesi ile Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir.
Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı)
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir.
Anlaşılacağı üzere maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır.
Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas alınmalıdır. Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, davalı işyerinde sigortalı olarak çalışan kazazedeler .... ve davalı ... aynı direkte kablo mantaj işi yaparken ahşap direğin devrilmesi sonucu düşerek yararlandıkları olayının 29.11.2006 tarihinde meydana geldiği, peşin sermaye değerli gelirin onay tarihinin 30.11.2010 olduğu, davacı SGK ile davalı ... .... arasında kabule karar verilen ilk davanın 24.12.2010 tarihinde açıldığı, davalı ..."inde kazada sorumluluğu olduğuna ilişkin kusur rapor tarihinin 5.4.2011 tarihi olduğu, bu tarih itibariyle failin Kurum tarafından öğrenilmiş olduğunun kabulu karşısında, dava tarihi itibariyle süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunan davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir.
O halde, davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde ..."e verilmesine, 14.03.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.