
Esas No: 2008/5986
Karar No: 2010/4621
Karar Tarihi: 23.2.2010
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2008/5986 Esas 2010/4621 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, işyerinde 10.9.1990 - 18.1.2002 tarihleri arasında çalıştığı halde işverence 1.4.1998-18.1.2002 yılları arasında kalan süre için kıdem tazminatı ödendiğini, 1990-1998 dönemi için de ödeme yapılması gerektiğini ileri sürerek fark kıdem tazminatı ödetilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren davacının 1990-1998 yılları arasında 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapması sebebiyle işçi statüsünde olmadığını, işyerinin özelleştirilmesinin ardından 1.4.1998 tarihinde işçi sıfatının kazanıldığını ve işçilikte geçen süre için kıdem tazminatı ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece asıl işveren alt ilişkisinden söz edilerek son ücrete göre ve tüm süre üzerinden hesaplama yapılarak fark kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, somut olayda asıl işveren alt işveren ilişkisinin koşulları olmadığı gibi, tarafların bu yönde iddia ve savunmaları da bulunmamaktadır. Mahkemece, 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinden söz edilerek karar verilmesi, dosya içeriği ile uyumlu değildir.
Davacı 1990-1998 yılları arasında 5434 sayılı Emekli Sandığı Hükümlerine tabi olarak memur statüsünde çalışmış ve 1.4.1998 tarihinde davalı bankanın özelleştirilmesi sonucu İş Kanununa tabi olarak çalışmaya devam etmiştir. Bu arada 5434 sayılı yasanın geçici 192. maddesi uyarınca Emekli Sandığı ile olan bağlantısı devam etmiş ve iş sözleşmesinin feshedildiği 18.1.2002 tarihine kadar bu şekilde çalışmıştır. Davalı işveren tarafından 1.4.1998- 18.1.2002 tarihleri arasında kalan süre için kıdem tazminatı ödenmiştir. Davacı işçi daha sonra sosyal güvenlik yönünden Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışmaya devam ettiği de dosya içinde bulunan hizmet cetvelinden anlaşılmaktadır.
1475 sayılı yasanın 14/4. maddesinde, “T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak geçen hizmetler için kıdem tazminatına hak kazanılabilmesi için yaşlılık veya malullük ya da toptan ödemeye hak kazanacak şekilde iş sözleşmesinin sona ermesi gerekir. Davacı işçinin iş sözleşmesi 18.1.2002 tarihinden davalı işveren tarafından ihbar ve kıdem tazminatları ödenmek suretiyle feshedilmiş ve davacı işçi daha sonra başkaca işyerlerinde sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı yasaya tabi olarak çalışmaya devam etmiştir. Böyle olunca davacı işçi yönünden 5434 sayılı Emekli Sandığı hükümlerine tabi olarak çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmesi söz konusu olmaz. Aynı mahkemede açılan bir başka davada, diğer bir işçi yönünden isteğin kabulüne dair verilen karar Dairemizce 2.5.2006 gün ve 2005/ 31904 E, 2006/ 12383 K ile onanmış ise de, aynı işveren karşı açılan davalarda isteğin reddine dair kararların onandığı Dairemiz kararları da mevcuttur(Yargıtay 9.HD. 20.4.2004 gün 2003/ 19008 E, 2004/ 8971 K). O halde somut olayın özelliğine göre sonuca gitmek gerekir.
Bazı özel yasalarda işçinin kıdem tazminatına hak kazanması durumunda Emekli Sandığına geçen hizmetler için de kıdem tazminatı ödeneceği şeklinde kurallar olup, sözü edilen kurumlarda çalışanlar yönünden emeklilik koşulu aranmamaktadır. Örneğin, Türk Telekomla ilgili 4673 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesinde, 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak çalışıp da iş mevzuatına tabi statüye geçmiş ya da geçecek olanların iş akitlerinin, kıdem tazminatını gerektirecek şekilde sona ermesi halinde Türk Telekomda ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden kıdem tazminatı ödeneceği kurala bağlanmıştır. Bu durumda anılan kurum bakımından memuriyette geçen sürenin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınabilmesi için işçinin emeklilik suretiyle ayrılmış olması zorunlu değildir. Ancak, somut olayda davalı işyerinde böyle bir uygulamanın varlığı kanıtlanamadığından memur olarak çalışılan süre için kıdem tazminatı talep hakkı doğmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da, 1475 sayılı yasanın 14. maddesinde kıdem tazminatına hak kazandıran nedenlerin sınırlı olarak sayıldığı açıklanmıştır(Yargıtay HGK 25.11.2009 gün 2009/ 9-469 E, 2009/ 570 K.).
Öte yandan, 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 12. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 5.2.2009 gün ve 2005/ 40 E, 2009/ 17 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, davacı işçinin ilerde emekli olması durumunda davaya konu olan 1990-1998 yılları arasındaki çalışmaları sebebiyle Emekli Sandığından talep hakkı doğabilecektir.
İşyerinden emeklilik sebebiyle ayrılmamış olan davacı işçinin 5434 sayılı yasa hükümlerine tabi 1990-1998 yılları arasında kalan çalışmaları için kıdem tazminatına hak kazanması mümkün değildir. Mahkemece, isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde talebin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 23.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.