23. Hukuk Dairesi 2013/5482 E. , 2013/6806 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ihraç kararının iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin üyesi olduğu davalı kooperatifin 02.10.2006 tarih ve 157 sayılı yönetim kurulu kararıyla parasal yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle, üyelikten ihracına ilişkin kararının yasa ve anasözleşmeye aykırı olduğunu ileri sürerek, ihraç kararının iptali ile üyelikten doğan haklarının iade edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının üyelikten ihracının yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının üyelikten ihracının yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 05.07.2010 tarih ve 2009/2113 Esas, 2010/7860 karar sayılı ilamıyla, davacıya gönderilen ihtarnamelerdeki borç miktarının gerçek borç miktarını gösterip göstermediğinin tespiti için bilirkişi raporu alınarak, gerçek borç ile ihtarnamelerde bildirilen borç arasında fahiş fark olup olmadığının tespiti gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bu kez, uyulan bozma ilamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davacıya gönderilen ilk ihtarnamede 30.06.2006 tarihi itibariyle kooperatife ödenmesi istenilen borcunun gerçekte 2.876.60 Euro olduğu halde, gönderilen ihtarnamede borç tutarının 6.740.90 Euro olarak gösterildiği, gerçek borç ile ihtarnamedeki borç arasında fahiş fark olduğundan ihtarnamelerin geçersiz olduğu ve dolayısıyla ihraç kararının da yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, üyelikten ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davalı kooperatifin 1998 yılı genel kurul toplantısında Türk Lirası cinsinden aidat ve gecikme halinde aylık %15 gecikme faizi alınmasına karar verildiği, 1999 yılı genel kurul toplantısında aidatın Türk Lirası cinsinden belirlendiği, yeni bir faiz kararı alınmadığı, 2000 yılı genel kurulunda aidatın Türk Lirası cinsinden belirlenip gecikme faizi yönünde karar alınmadığı, 2001 ve 2002 yılı genel kurullarında aidat ve faiz belirlemesi yapılmadığı, 2003 yılı genel kurulunda çevre düzenlemesi için üyelerden 400,00"er TL alınmasına karar verildiği, aidat ve faiz belirlenmediği, 2004 yılı genel kurulunda aidat ve faiz belirlemesi yapılmadığı, 2005 hesap yılı için 03.06.2006 tarihinde yapılan genel kurulda döviz cinsi aidat için aylık %2, Türk lirası aidat için aylık %5 gecikme faizi belirlenerek, bu faiz oranının geçmişten aidat borcu olan ortaklara 01.05.2002 tarihinden itibaren uygulanması, 01.05.2002 tarihinden önceki gecikmeler için herhangi bir faiz oranı uygulanmaması ve aidat borcu olanların gecikme faizi ile birlikte bu borçlarının 30.06.2006 tarihine kadar ödemeleri, ödenmedikleri takdirde ihraç işlemi yapılmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi esas ve ek raporunda, 03.06.2006 tarihli genel kurulda kararlaştırılan faiz oranının geçmişe yönelik olarak talep edilemeyeceği gerekçesiyle faiz uygulanmaksızın davacının borcu 30.06.2006 tarihi itibariyle 2.876.60 Euro olarak belirlenmiştir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK"nın 117. ) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur.
Kooperatifin en yetkili organı olan genel kurulda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi daha önce alınan ve uygulanan kararların, benimsenen ilkelerin değişen koşullar ve eşitlik ilkesi gerektirdiğinde, tüm ortaklar ya da aynı koşuldaki ortaklar için değiştirilmesi mümkün ve geçerli olup, bu durumda kazanılmış hakların ihlâlinden sözedilemez. Aksi halde, bu ilkelere uyulmadan alınan sonraki genel kurul kararı, kazanılmış hakları ihlâl edeceğinden yok hükmündedir. Yok hükmünde olan kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlik olanağı bulunmayan kararlardır. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir. Kazanılmış haklara ilişkin ihlâlin varlığının belirlenmesi halinde, yokluğun tespitine karar verilmesi gerekir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, geçersiz olması ( yokluk) hali, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya yetkili olmayan kimselerin toplantıya ve karara iştirak etmesi iddiaları dışında yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptali isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin ret oyu kullanması ve oylama sonrasında karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekmektedir. Kararın oybirliği ile alınmış olması halinde iptal için dava hakkının bulunmadığı kabul edilmelidir. Zira, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 53. maddesinde aranan red oyu verilmesi koşulu gerçekleşmemiş olmaktadır. Esasen red oyu vermeyenin yokluk halinin tesbitini istemesi TMK"nın 2. maddesine de aykırı düşer.
Bu durumda mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri, genel kurul kararları, 03.06.2006 tarihinde yapılan genel kurulun hazirun cetveli üzerinde inceleme yapılarak, kooperatifçe 01.05.2002 ila 03.06.2006 döneminde borcunu ödemeyen diğer ortaklara gecikme faizi uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmamış ve eşitlik bu şekilde sağlanmış ise, bu şekilde oluşan kazanılmış hakların anılan genel kurul kararı ile kaldırılamayacağı, faiz uygulanmış ve eşitlik bu şekilde sağlanmış ise, kazanılmış hak oluşmadığından, sonraki anılan genel kurul kararının uygulanması gerektiği, kazanılmış hakların ihlal edilmiş olduğu sonucuna varılması halinde davacının 03.06.2006 tarihli genel kurula usulüne uygun olarak çağrılıp çağrılmadığı, usulüne uygun çağrılmış ise genel kurula katılıp katılmadığı, katılmış ise, red oyu vermediğinden yokluğun tespitini isteyemeyeceği, davacının yokluk iddiasına, davalının yokluk savunmasına bu davada dayanamayacağı, davacı usulüne uygun olarak çağrılmamış ve katılmamış ise anılan kararın iptali için süresinde dava açmamış olsa da yokluğunun tespitini bir aylık süreden sonra da isteme hakkını haiz olduğundan, bu yönün işbu davada nazara alınması gerektiği gözetilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda 03.06.2006 tarihli genel kurulda geriye dönük olarak uygulanmasına karar verilen faiz oranının kazanılmış haklara aykırı olmadığının belirlenmesi, halinde bu genel kurula göre gerçek borcun miktarının bilirkişiden ek rapor alınıp belirlenmesi, gerçek borç ile ihtarnamede bildirilen borcun arasında fahiş bir fark bulunduğu taktirde davanın reddine karar verilmesi, kazanılmış haklara aykırılığın belirlenmesi halinde ise şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde, hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, gerekçeli karar başlığında 17.10.2006 olan dava tarihinin 15.09.2010 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.