10. Hukuk Dairesi 2016/607 E. , 2016/3077 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, davacının davalı şirkette 21.07.2007-30.11.2011 tarihleri arasında Aralık, Ocak, Şubat ayları hariç çalışmasına rağmen, davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İnceleme konusu davada; davacının, talep konusu dönemde her yıl Aralık, Ocak, Şubat ayları hariç, mevsimlik işçi olarak çalıştığı sürelerin tespitini talep etttiği, tanık beyanlarında da mevsimlik çalışıldığının beyan edildiği ve Mahkemece, hüküm gerekçesinde davacının 2007-2011 tarihleri arasında her yıl 9 ay olmak üzere mevsimlik işçi olarak çalıştığı kanaatine varılmış ise de; hükümde maddi hata yapılarak ve talep aşılarak, davacının 21.07.2007-30.11.2011 tarihleri arasında bildirilen süreler hariç davalı şirkette toplam 1369 gün çalıştığının tespitine karar verilmiştir. Bu nedenle öncelikle sezonluk çalışma süreleri tespit edilmeli ve hesaplama buna göre yapılmalıdır. Diğer taraftan, talep konusu dönemin başlangıcı olan 21.07.2007 tarihinden davalı işyerinden bildirim yapılan 19.03.2010 tarihine kadar ki dönem yönünden hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Davalı şirketin 18.07.2008 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı da göz önünde
bulundurularak, bu dönem öncesi yönünden davalı şirketin faal olup olmadığı araştırılmalı, vergi kaydı getirtilmeli, dinlenen tanıkların hizmet cetvelleri getirtilerek, talep konusu dönemde çalışıp çalışmadıkları tespit edilmeli, aksi halde talep konusu dönemi kapsar şekilde kanaat edinmeye yetecek kadar bordroda ismi geçen tanıkların beyanlarına başvurulmalı, görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu yeterince araştırılmalı; toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de; 6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.
6552 sayılı Kanun ile ilgili olarak öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan hükümet teklifinde, söz konusu düzenleme 54. madde olarak yer almış, izleyen 55. maddede “5521 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.” denildikten sonra “7 nci maddeye bu Kanunla eklenen dördüncü fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda da uygulanır.” hükmü Geçici 3. madde olarak öngörülmüş, ancak yasalaşma aşamasında anılan Geçici madde çıkarılıp 6552 sayılı Kanunda bu türden düzenlemeye yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, 5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, 447/2. maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı, 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır.
Şu durumda, hizmet tespiti davalarında kurumun feri müdahilliğine ilişkin hükmün geçmişe yürütüleceği yönündeki düzenlemenin kanun koyucu tarafından benimsenmemiş olması, ayrıca ve özellikle yukarıda değinilen 448. madde kapsamında, Kurum bakımından taraf oluşumu gerçekleştiğinden tamamlanmamış işlemden söz edilemeyeceğinin de belirgin bulunması karşısında 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine eklenen 4. fıkranın 11.09.2014 tarihinden önce açılan davalarda uygulanamayacağı açıktır.
6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği,
yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, verilen hükümde 5502 sayılı Kanunun 36. maddesine göre Sosyal Güvenlik Kurumunun harçtan bağışık olduğu gözetilmeksizin peşin harcın yargılama giderlerine dahil edilerek davalı SGK Başkanlığı"ndan da tahsiline karar verilmiş olması, buna karşın davalı SGK Başkanlığı’nın harçlar dışında avukatlık ücretinden ve yargılama giderlerinden herhangi bir muafiyetinin bulunmadığı gözetilmeksizin 6552 sayılı Kanun hükümleri göz önünde bulundurularak davalı SGK Başkanlığı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi ve vekalet ücreti ile ilgili bentte davalı olmayan Hakkari Valiliği isminin yazılması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden hatalı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalı ......."ne iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.