17. Hukuk Dairesi 2015/3909 E. , 2017/9767 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacı ... şirketine zorunlu mali mesululiyet ... poliçesi ile sigortalı, davalıların murisi ..."ın işleteni ve sürücüsü olduğu aracın dava dışı araca alkollü ve tam kusurlu şekilde çarparak hasar verdiğini, karşı tarafa verdiği hasar nedeniyle dava dışı araç için 24/10/2011 tarihinde 18.450,00 TL hasar bedeli ödemek zorunda kaldıklarını belirterek ... poliçesi kapsamında ödediği toplam 21.530,49 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili; birleşen davada davacıların murisinin işleteni ve sürücüsü olduğu sigortalı araçta yolcu olarak bulunan müteveffa..."ın mirasçısı olan eşi ve çocuklarına 19/03/2012 tarihinde 77.530,88 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödemek zorunda kaldıklarını belirterek ... poliçesi kapsamında ödediği toplam 77.530,88 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, zorunlu mali sorumluluk ... poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı ..."nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının ... ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden ..."nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
..."ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayla ilgili olarak dosya içerisinde mevcut numune alma saati 13:32 olan ... Devlet Hastanesi"nin 23/08/2011 tarihli alkol raporunda müteveffanın 42,7 mg/dl=0,427 promil alkollü olduğu belirtilmiştir.
Kazada hayatını kaybeden dava dışı yolcu ... mirasçılarına ödenen destekten yoksun kalma tazminatının rücuen tahsili için dava açıldığı, daha sonra bu dosyanın karşı araç hasarının rücuen tahsili için açılan dava ile birleştiği görülmüştür. Dosyada aldırılan ... Adli Tıp Kurumu"nun 10/06/2013 tarihli raporunda alkol düzeyi 1,16 promil gibi bireysel farklılıkları da elimine edebilecek seviyede ... olarak saptanan İsmail Kılıç"ın emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyeceğinin kabulünün gerektiği, yine Adli Tıp Kurumu"nun 27.01.2014 tarihli ek raporunda alkol seviyesi 0,43 promil saptanan...’a belli muayeneler yaptırılamadığından bu alkol oranındaki bireyin sürüş ehliyetinin ne kadar etkilendiği hususunun kurul tarafından tespit edilemediği ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediği hususunun sadece kişinin alkol düzeyinin değerlendirilmesi ile tespit edilemeyeceği; kaza oluşumuna sebep olabilecek yol, araç, iklim durumu v.s. gibi diğer koşulların kazadaki rolünün değerlendirilmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı mütala edilmiştir.
Dosyada mevcut kaza tespit tutanağında ve 12/05/2014 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen trafik bilirkişisinin 20/05/2014 havale tarihli bilirkişisi raporunda kazanın oluşumunda davalılar murisi sürücünün kazada asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, yapılan keşif ve bilirkişi incelemeleri neticesinde davalılar murisi sigortalının kazaya tamamen kusurlu olarak sebebiyet verdiğine dair tespitler yapılmış ise de; davacı yanın kazanın sigortalının alkollü araç kullanması nedeniyle gerçekleştiğine dair iddiasının, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediği hususunun sadece kişinin alkol düzeyinin değerlendirilmesi ile tespit edilemeyeceği, bireyin o andaki dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor kordinasyon gibi nörolojik, oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine ait tıbbi verilerin bulunması gerektiğine dair Adli Tıp Kurumu değerlendirilmesi dikkate alındığında subut bulmadığı vicdani kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan bu raporu düzenleyen heyette nörolog bilirkişi yer almadığı gibi, yukarıda ifade edilen açıklamalarla uyumlu olmayan tespitler yapılmış olup; kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelip gelmediği yönünden mahkemenin incelemesi yetersizdir. Eksik incelemeyle karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; İTÜ veya ... Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre davalılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına kara verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılara geri verilmesine 30.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.