Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalıya ait şirkette genel müdür olarak çalışıyorken davalının kendisini ve kızını silahla ve ölümle tehdit ederek maliki bulunduğu 226 parsel sayılı taşınmazdaki E-5 Blok 3 nolu bağımsız bölümün tapusunu üzerine geçirdiğini ayrıca 50.000 Dolarlık bono imzalattığını, satış işleminin satııcının talebi olmadığı halde tapu dairesi dışında davalının ofisinde tek memur ile, satış yolluğu yatırılmadan ve kendisinin şirkette bulunan eski nüfus cüzdan sureti ile kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğini, satış iradesi bulunmadığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının zimmetine para geçirmesi nedeniyle borçlarına karşılık dava konusu daireyi kendi rızasıyla devrettiğini, davacının tapu ile senedin iptalini temin için hayali bir mizansen yarattığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 7.7.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat C.. Ç.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 226 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ..-.. Blok zemin kat ..nolu bağımsız bölüm meskenin davacı adına kayıtlı iken 24.9.2004 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacının, davalının ortağı bulunduğu şirkette görevli iken hakkında ceza davası açıldığını bu sırada davalının tehdidi sonucu bürosuna tapu sicil görevlileri de getirtilmek ve yenilemeden önceki nüfus cüzdanı sureti kullanılmak suretiyle temlik işleminin tehdit ve baskı altında gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Davacı aleyhine açılan ceza davasının suçun işlendiğine ilişkin delil bulunmaması, davalı İ.. A.. aleyhine açılan ihkak-ı_hakka ilişkin ceza davasının da 5237 Sayılı TCK.’ nun yürürlüğe girmesi ile nitelik değiştirilerek tehdit suçuna dönüştüğü, keza olayda bu suçunda işlendiğine ilişkin delil bulunmadığı gerekçesi ile beraat ettikleri, ne varki, işlemi gerçekleştiren tapu memurları hakkında aynı olayla ilgili olarak görevi kötüye kullanma suçundan ötürü açılan davanın derdest olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Bilindiği ve Borçlar Kanununun 53. maddesinde belirtildiği gibi Hukuk Hakimi,Ceza Mahkemesinin vereceği karar ile bağlı değil ise de ceza davasında belirlenen maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hakimini bağlıyacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, Sarıyer 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/343 Esas sayılı ceza davasının sonucunun beklenmesi orada saptanacak maddi olay ve olgularında değerlendirilmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,03.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.