Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/472
Karar No: 2015/747

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/472 Esas 2015/747 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/472 E.  ,  2015/747 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... Yönetimi, ... Köyü 862 parsel sayılı 3080 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, yörede 2006 yılında yapılan ve kesinleşen ... kadastrosu sınırları içinde kaldığını iddia ederek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile ... niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline ve ... niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kesinleşen ... kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescil istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2006 yılında ... kadastrosu ve 2/B uygulaması yapılmıştır. Genel arazi kadastrosu 1975 yılında yapılmıştır.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman ... bilirkişi tarafından kesinleşmiş ... tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın ... tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu ve ... Kadastro Mahkemesinin 1976/62 - 1980/21 sayılı kararı ile, gerçek kişiler ve Hazine arasında görülen kadastro tesbitine itiraz davası sonucu hükmen tapuya tescil edildiği, bu kararın ... Yönetimini bağlamayacağı ve buna göre yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve temyiz harcının istek halinde iadesine 19/02/2015 günü oy çokluğu ile karar verildi.

    (Karşı Oy)K A R Ş I O Y

    Temyize konu davada, 1974 yılında 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre yapılmaya başlanan arazi kadastrosu sırasında çekişmeli 862 parsel sayılı taşınmaz önce, komşu 799 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören tapu kaydının miktar fazlası olduğundan söz edilerek
    tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiş; itirazı kadastro komisyonunca reddedilen ..., tapu kaydına dayanarak süresi içinde Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açmıştır. Yapılan yargılama sonunda, Gerze Tapulama Mahkemesinin 1976/62 E. 1980/21 K. sayılı ilamıyla özetle, "çekişmeli taşınmazın davacının sunduğu diğer bir tapu kaydının kapsamında kaldığı ve taşınmazın ... sayılmayan yerlerden olduğu" gerekçesiyle kadastro tespitinin iptaline ve 862 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına tesciline karar verilmiş ve kararın 23.10.1980 tarihinde kesinleşmesi ile taşınmaz tarla vasfıyla davacı adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmaz halen ... adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır.
    Yörede, 2005 yılında 6831 sayılı Kanun uyarınca ... kadastrosu yapılmış ve sonuçları 10.08.2006 tarihinde ilan edilerek kesinleştirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan uzman bilirkişi raporlarından, ... kadastrosu sırasında çekişmeli taşınmazın tamamının ... sınırları içine alındığı anlaşılmaktadır. 24.03.2011 tarihinde çekişmeli taşınmazın tapu kaydına "... sınırları içinde kalmaktadır" şeklinde şerh konulmuştur.
    Davacı ... Genel Müdürlüğü, 03.06 2013 tarihinde, çekişmeli taşınmazın 2006 yılında kesinleşen ... tahdit hattı içinde kaldığı iddiasına dayanarak, tapu kaydının iptali ve ... vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, taşınmazın tamamının ... tahdit hattı içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Genel olarak "kadastro", taşınmazların geometrik sınırları ile hukuki durumlarının belirlenerek tapu sicilinin oluşturulması suretiyle mülkiyet haklarının güvence altına alınması faaliyetidir. 766 sayılı Yasanın kadastroyu "kadastro planlarının tanzimi ve tapu sicilinin tesisi", 3402 sayılı Kadastro Kanununun "taşınmazların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek suretiyle tapu sicilini kurmak ve mekansal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak" şeklinde tarif ettiği; 6831 sayılı ... Kanununun ise, ... kadastrosunu, "ormanların sınırlarını tayin ve tespit etmek suretiyle Hazine adına tapuya tescilini sağlamak" olarak ele aldığı görülmektedir. Bu kadastro faaliyetleri devlet tarafından, ilgili kurumları eliyle yürütülmektedir. Tapu sicili tek olup, devlet, kadastro çalışması yapmak suretiyle 4721 sayılı Medenî Kanunun öngördüğü, güvenilir tapu sicilini oluşturmakla yükümlüdür. Bu nedenle, tapu siciline güven ilkesinden söz edilmektedir.
    Hal böyle olunca, Devletin ilgili kurumu tarafından yapılan kadastro çalışmaları sonucu geometrik ve hukuki durumları belirlenerek oluşturulan tapu sicilillerine güvenmek, Devlete güven ilkesinin olmazsa olmaz yansımasıdır. Bu ilke, Devletin kendi eliyle yaptığı kadastro sonucu oluşturduğu sicilleri, başka bir kurumu eliyle yaptırdığı çalışma sonucu yok saymasının da önüne geçer. Yine, bu ilke, ilk kadastro sırasında yasal koşulların bir kısmının hatalı değerlendirmesi sonucu yasalara aykırı kayıtların oluşması halinde, yanlışlığın ancak bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle düzeltilebilmesini olanaklı kılar. Bu gerekliliğe yasa yoluyla sınırlamalar getirilebilirse de Anayasamızın 13. maddesi uyarınca bu sınırlamalar, hakların özüne dokunmamalı, anayasada açıkça belirlenmiş sebeplere uygun bulunmalı ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkelesine aykırı olamamalıdır.
    Nitekim, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/1. maddesinde yer alan "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılmaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve TMK."nın 1026. maddesi ne göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro tapu sicil müdürlüğünce re"sen iptal edilir." hükmü, yukarıda açıklanan ilkelerin doğal bir yansımasıdır. Bu madde uyarınca, daha önce kadastrosu yapılmak suretiyle hukukî durumları tespit edilmiş bir yerde, mülkiyet haklarını belirlemek amacıyla ikinci kez kadastro faaliyeti yapılamaz; yapılırsa, hükümsüzdür.
    Sözkonusu kanun maddesinin, 6831 sayılı ... Kanunu uyarınca yapılan kadastro faaliyetini kapsamadığını kabul etmek yukarıda açıkladığım, tapu kaydına güven ve devlete güven ilkeleri ile bağdaşmayacağı gibi; aynı maddenin devam eden fıkralarında, ikinci kadastro yasağının istisnaları sayılmış olup ... kadastrosu, bu istisnalar arasında yer almamaktadır. Sözkonusu istisnalar, 2859 sayılı Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu ile 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu gibi doğrudan arazi kadastrosu ile ilgili çalışmalardan ibaret bulunmayıp, imar mevzuatı kapsamında 2981 sayılı Kanun uyarınca yapılacak çalışmalar da istisnalar arasında sayılmıştır. İstisnalar arasında başka kanunlar uyarınca yapılacak kadastro çalışmalarından da sözedildiğine ve bunlar arasında 6831 sayılı Kanun yer almadığına göre; 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılacak kadastro çalışmaları da ikinci kadastro yasağı kapsamındadır. 6831 sayılı Kanunda, ... kadastrosunun ikinci kadastro yasağı kapsamının dışında kaldığına dair açık bir düzenleme de bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/20-559 E. 2014/123 K. sayılı ilâmında da benzer görüşler serdedilmiştir.
    İkinci kadastro yasağı nedeniyle; bir taşınmaz, arazi kadastrosu kapsamında işleme tabi tutulmuş ve hakkında tutanak düzenlenmişse, artık o taşınmazla ilgili olarak istisnaları dışında yeniden kadastro çalışması yapılamaz ve tutanak düzenlenemez. İkinci kez yapılan kadastro yok hükmündedir; koşulları gerçekleştiğinde, tapu memuru tarafından tek başına terkin edilebilir. Aynı şekilde bir taşınmaz, önce ... kadastrosuna tabi tutulmuş ve ... olarak tespit edilmişse, artık o taşınmaz hakkında arazi kadastrosu çalışması yapılamaz; yapılmışsa düzenlenen arazi kadastrosu tutanağı, ikinci kadastro yasağı kapsamında yok hükmündedir.
    Arazi kadastrosu sırasında hata yapılmış olması halinde dava yoluyla hataların düzeltilmesi imkanı bulunmaktadır. Yasal süresi içinde açılacak davalarda kadastro mahkemeleri ve sonrasında ise genel mahkemeler görevlidir. 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi dava hakkını özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazlar yönünden 10 yıl ile sınırlamış ise de ormanlar yönünden böyle bir süre sınırı da bulunmamaktadır. O halde, yasalar uyarınca ... kabul edilmesi gereken bir taşınmazın arazi kadastrosu sırasında özel mülk olarak tespit edilmesi halinde gerek ... İdaresi ve gerekse Hazine tarafından dava yoluyla bu yanlışlığın düzeltilmesini sağlama imkanı bulunmaktadır. Dava yoluyla düzeltilebilecek bu yanlışlığın, açılacak davanın tarafı olması gereken idari mercilerce kamulaştırma dışında (yani bedeli ödenmeksizin) idari işlemle düzeltilmesi yoluna gidilmesinin; mülkiyet hakkını ihlal edeceği ve hukuk devleti ilkesi ile de çelişeceği düşüncesindeyim. (AİHM"nin ... ve Diğerleri-Türkiye, ... ... -Türkiye kararlarında arazi kadastrosu sonucu tapuya tescil edilen taşınmazın daha sonra bedel ödenmeksizin ... kadastro sınırları içine alınması, tapu kaydı henüz iptal edilmediği halde, mülkiyet hakkının içini boşalttığı ve belirsizlik doğurduğu için, AİHS"nin Ek 1 numaralı protokolünün 1. maddesinin ihlal edildiği belirtilmiştir.)
    Diğer taraftan, Devlete ve adalete güven ilkesinin gereği olan hukuk güvenliği, hukukun öngörülebilir olmasını da zorunlu kılmaktadır. Dairemizin sayın çoğunluk görüşü ... kadastrosunun ikinci kadastro sayılamayacağı, ilan süresi içinde dava açılmayan ... kadastrosunun kesinleşeceği ve kesinleşen tahdide karşı 10 yıl içinde dava açılabileceği yönündedir. Somut olayda 10 yıllık süre henüz geçmemiştir. Dairemiz, temyiz incelemesine gelen dava dosyasını iki kez mahalline geri çevirmiş, ilk geri çevirme kararında "... tahdidine karşı açılmış bir dava bulunup bulunmadığının araştırılması" istenmiş, mahkemenin yazı işleri müdürlüklerine sormak suretiyle herhangi bir dava açılmadığını belirten cevabı yeterli görülmeyerek, dosya ikinci kez geri çevrilmiş ve davalıdan, ... kadastrosuna karşı dava açıp açmadığının sorulması istenmiştir. Eğer dava açılmış olsa idi, bu takdirde davaların birleştirilmesi ve ... tahdidine itiraz davası sonucuna göre bir karar verilmesi yoluna gidilmiş olacaktı. Ne var ki; davalı, geri çevirme kararı üzerine verdiği cevap dilekçesinde "evet dava açtım ve kazandım" diyerek 1980 yılında sonuçlanan davadan söz etmiştir. Görülüyor ki, Dairemizin geri çevirme kararları ile takip edilebilecek yola işaret edilmesine rağmen davalı,
    başvurabileceği hukuk yolunun farkına varamamaktadır. Hal böyle olunca, ortaya çıkan tablonun "hukukun öngörülebilir olması ilkesi" ile de çelişeceği kanatindeyim.
    Yukarıda açıkladığım nedenlerle, yörede arazi kadastrosu yapılmış ise bundan sonra yapılan ... kadastrosu sonucunda belirlenen ... tahdit hattının, arazi kadastrosu parselleri ile çakışan bölümleri ikinci kadastro mahiyetinde olduğu ve hükümsüz sayılacağı için mahkemece yapılacak iş; ... kadastro hattı hükümsüz olduğuna göre, çekişmeli taşınmazın öncesinin ... sayılan yerlerden olup olmadığının klasik ... araştırması yapılmak suretiyle belirlenmesidir. Nitekim, dosya içinde mevcut ... bilirkişi raporunda 1954 tarihli hava fotoğrafı ile 1959 tarihli memleket haritası incelenmiş ve bu objektif verilerden hareketle taşınmazın tamamının ... sınırları içine alan ... kadastrosu çalışmasına katılmadığını, taşınmazın bir bölümünün ... sayılmayan yerlerden olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın vasfının, bu taşınmaz ile çakışan bölümü yönünden ikinci kadastro mahiyetinde olması nedeniyle hükümsüz sayılması gereken ... kadastrosu sonucu tespit edilen ... tahdit hattına göre "..." olarak belirlenmesinin isabetli bulunmadığı kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi