20. Hukuk Dairesi 2014/8287 E. , 2015/745 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılardan ... ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü 101 ada 1 parsel sayılı 8465637,69 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ... niteliği ile belgesizden Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar, bu taşınmaz içinde eski tapusu olan taşınmazlarının kaldığını ileri sürerek, bu kısmın adlarına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin krokide (A) harfi ile gösterilen 13653,66 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 11943,79 m2"lik kısımlarının davacılar ve müdahil davacılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; davalılar Hazine ve ... Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.03.2011 tarih ve 2010/17018-2011/2577 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "İncelenen dosya kapsamından ve özellikle keşif sonucu ... ve fen bilirkişiler tarafından resmî belgelere dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporu ve eki krokide; dava konusu (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmazların 101 ada 1 nolu ... parseli içinde ... içi açıklık niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar dava dilekçesinde eski tapu kayıtlarına dayanmış iseler de, keşifte uygulanan kayıtların dava konusu taşınmazlara uymadığı saptanmış, mahkemenin kabulü de bu şekilde olmuştur. Davalı taşınmazların bu haliyle ... içi açıklığı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacıların davasının reddi gerekirken, dava konusu taşınmazların özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır. ” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacılar ... ve ..."in davalarının kabulüne, dahili davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına; 101 ada 1 parsel içerisindeki 09/04/2012 tarihli fen bilirkişisi ... ve ..."ın ortak raporlarında belirtilen (A) harfi ile gösterilen 13653,66 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 11943,79 m2 miktarındaki kısımların 101 ada 1 parselden ifraz edilerek 2/6 hissesinin davacı ... adına; 2/6 hissesinin davacı ... adına; 2/6 hissesinin davalı Hazine adına tapuya tesciline, cinsinin tarla olarak değiştirilmesine karar verilmiş; davalılar Hazine ve ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin, 01/04/2014 tarih ve 2013/9372 – 2014/3915 sayılı kararı ile ikinci defa bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece, 14/03/2011 tarih 2010/17018 - 2011/2577 E.K. sayılı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazlara uyduğu gerekçesiyle davacıların davasının kabulü kararı, usûlî kazanılmış hakkın ihlali mahiyetindedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usûlî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usûl hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Bir mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usûlî kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usûlî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usûlî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usûlî kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar, Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usûlî kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Mahkemenin bozma kararına uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usûlî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilirse, usûlî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında, ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usûlî kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usûlü-6. Baskı, cilt 5, 2001). Usûlî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı ilâmı, YHGK.’nun 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ilâmı, YHGK.’nun 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilâmı).
Bu itibarla, somut olayda mahkemece bozmadan önce davacıların dayandığı tapu kaydının uymadığı belirlendiği fakat zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davacıların davasının kabulüne karar verildiği, verilen kararı Hazine ve ... Yönetiminin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/03/2011 tarih ve 2010/17018-2011/2577 E.K. sayılı kararında dayanak tapu kaydının taşınmaza uymadığı kabul edilerek, taşınmazın ... içi açıklık niteliğinde olduğunun gözetilerek davacıların davasının reddine karar verilmesi gerektiği gereğine değinilerek hüküm bozulmuş, mahkemece ilgili bozma kararına uyulması
nedeniyle temyiz eden ... Yönetimi ile Hazine lehine usûlî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu itibarla, mahkemece davacıların davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usûlî kazanılmış hak kuralının ihlali sonucunu doğurduğundan hükmün bozulması] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davacıların davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacılardan ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine19/02/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.