Davacı, S.S.K."lı olarak sigortalılık yaşlılık(emeklilik) yönünden 27.02.1961 doğum tarihi olarak kabul edilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava konusu uyuşmazlık; davacının mahkeme kararı ile düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumun"ca yaşlılık aylığı bağlanması esasında nazara alınıp; alınmayacağına ilişkindir. Mahkemece; davacının doğum tarihinin 27.02.1961 olarak tesbit edildiğine ilişkin Mahkeme kararı ve diğer delillerle ispatlandığından bahisle davacının yaşlılık aylığı bağlama işlemlerinde doğum tarihinin 27.02.1961 olarak nazara alınması gerektiğinin tesbitine karar verilmiş ise de varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun"un 120.maddesi 2. fıkrasında bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağı açıkça belirlenmiştir. Gerçekten anılan yasa maddesinde çok açık olarak " malüllük; yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulamasında... sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur" hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş düzeltiminin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınmayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur yasasının 66. Maddesinde ve Emekli Sandığı Yasasında da anılan maddeye paralel hükümler getirilmiştir.Hukuk Genel Kurulu"nun 09.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas ve yine 2004/21-3116 ve 2004/21-733 Esas sayılı Kararlarıda bu yöndedir. Bu özel düzenleme dışında ki, kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır. Somut olayda; davacı Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk defa; 15.12.1979 tescil edilmiş ve yaş düzeltim kararı ise 1981 yılında verilmiştir. Bu durumda yukarıda belirtilen esaslar dikkate alındığında; ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş düzeltiminin; sigorta işlemlerinde dikkate alınmayacağı açıktır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan; yanlış değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, karar bozulmalıdır. SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.