Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/7318
Karar No: 2010/11373

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/7318 Esas 2010/11373 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/7318 E.  ,  2010/11373 K.

    "İçtihat Metni"

     MAHKEMESİ : SULTANHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/03/2010
    NUMARASI : 2005/166-2010/80

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanların mal kaçırmak amacıyla 5 parça taşınmazı satış suretiyle kızları davalıya temlik ettiklerini, satışların gerçek olmadığını ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını, murislerin davacılara da yer verdiklerini  belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalıya temlikinin muvazaalı olmadığı, denkleştirmek amacıyla devirlerin yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar  verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.11.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.. N..Ü.. ile temyiz edilen vekili Avukat A.. Z.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan H..’nin çekişme konusu 5307, 5047, 3752 ve 3757 parsel sayılı taşınmazları kızı davalı M..’ye satış suretiyle temlik ettiği, anılan davalının 939 parsel sayılı taşınmazı ise, 06.03.2008 tarihli akitle üçüncü kişi olan B..  A..’dan trampa suretiyle edindiği, muris A..’in dava konusu taşınmazlar bakımından davalıya bir temlikinin olmadığı, taşınmazların bulunduğu yerde yapılan toplulaştırma sonucu 3752 ve 3757 parselin 233 ada 1 parsel, 5047 ve 5307 parsellerin ise 286 ada 5 parsel olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Mahkemece, davalının dava konusu 939 parsel sayılı taşınmazı murislerden değil, üçüncü kişiden edindiği, bu tür temliklerde 1.4.1974 gün ve ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı belirlenmek suretiyle davanın bu taşınmaz bakımından reddedilmiş olması doğrudur. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince, bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; davalının murislerin birlikte oturdukları kızları olduğu, satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedeller arasında aşırı ve açık fark olduğu, işlemin bedelsiz bulunduğunun tarafların ve mahkemenin kabulünde olduğu görülmektedir.
    Öte yandan; denkleştirmeden söz edebilmek için her bir miras bırakandan her mirasçıya hak dengesini gözetir bir temlik ya da kazandırma yapılmasının gerektiği kuşkusuzdur. Somut olayda ise; bu nedenle denkleştirmeden söz etme olanağı yoktur.
    Bu durumda, aslında bağış olduğu halde satış göstermek suretiyle çekişme konusu 233 ada 1 parsel (öncesi 3752 ve 3757 parsel) ve 286 ada 5 parsel (öncesi 5047 ve 5307 parsel)  sayılı taşınmazların davalıya temlik olunduğunun ve mirasçıdan mal kaçırmanın amaçlandığının kabulü gereklidir.
    Hal böyle olunca; davanın anılan 2 parça (öncesi 4 parça) taşınmaz yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,  02.11.2010  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 


     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi