8. Hukuk Dairesi 2013/17920 E. , 2014/10548 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/02/2013
NUMARASI : 2012/69-2013/23
Hazine ile Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kabulüne dair Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 08.02.2013 gün ve 69/23 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Hazine vekili, mülkiyeti davalıya ait olan 1230 ve 1231 parsel sayılı taşınmazların 3621 sayılı Kıyı Kanunu"na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını belirterek tapu kayıtlarının iptali ile kıyı olarak terkinlerine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili: dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 1230 ve 1231 parsel sayılı taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, tapu kayıtlarının iptaline ve kıyı olarak terkinlerine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümü bakımından tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılması isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 362l Sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 13.3.1972 tarih 1970/7 -1972/4 esas karar nolu ve 28.11.1997 tarih 1996/5 – 1997/3 karar nolu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları"nda kıyı, kıyı çizgisi ve kıyı kenar çizgisi kavramlarının bilimsel tanımlamaları yapılmış, hukuksal özellikleri ve işlevi belirlenmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda; Ordu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 7.1.2013 tarihli yazısında, davalı 1231 parselin tamamının ve 1230 parselin bir kısmının 29.11.1994 tarihinde onaylanarak kesinleşen kıyı kenar çizgisini içeren halihazır paftasına denk düştüğü, 1230 parselin diğer kısmının ise, 12.5.1977 tarihli Belediye Teknik Hizmetler Genel Müdürlüğü tarafından onaylanarak kesinleşen harita paftasına denk düştüğü belirtilmiş, ilgililere bizzat bildirim yapıldığına ilişkin bir ibareye yer verilmemiştir. Bu durumda ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için bağlayıcılık niteliği taşımayan kıyı-kenar çizgisi karşısında 28.11.1997 gün ve 5/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda ve 3621 sayılı Yasa"nın 9. maddesinde öngörüldüğü şekilde oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan, delil olarak istifade edilmesi gereken kıyı-kenar çizgisi esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca; yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Yasa"nın 9. maddesine göre oluşturulan Bilirkişi Heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisi araştırmasının yapılması, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin krokinin uzman bilirkişilerce uygulanması, mahkemenin bu çizilen kıyı kenar çizgisi krokisi ile bağlı olmayıp, bizzat bilirkişi kurulu aracılığıyla kıyı kenar çizgisinin belirlemeye yetkili olduğu gözetilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 23.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.