Davacı, Emekli Sandığına tabiyetinin kabulüyle 18.04.1999 tarihi itibariyle zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiği ve bu tarihten sonra prim veya herhangi bir borcunun bulunmadığının tesbitiyle, haksız olarak tahsil edilen 9.130.00 YTL."nin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda değişiklik yapan 5219 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca 21.07.2004 tarihinden sonra, anılan yasanın 427. maddesindeki kesinlik sınırı, 1.000,00.-YTL.’ye çıkarılmış olup, inceleme konusu karar bu tarihten sonra verilmiş olduğundan ve davacı tarafından temyiz edilen hüküm, kesin nitelik taşıdığından 01.06.1990 tarih ve E: 1989/3, K: 1990/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak, davacının temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2-Davalılardan Bağ-Kur’un temyiz itirazlarına gelince;
Davacı, 18.04.1999 tarihi itibariyle zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiğinin ve dolayısıyla bu tarihten sonra prim veya herhangi bir borcunun bulunmadığının tesbiti ile kendisinden yersiz olarak tahsil edilen 9.130,00.-YTL’nin, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak faiziyle birlikte davalı Kurum’dan istirdadını talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı Bağ-Kur hakkındaki davanın kısmen kabulü ile davacının prim ödemesini gerekli kılacak zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının 18.04.1999 tarihinde sona erdiğinin tesbiti ile fazla ödenen 8.882,34.-YTL’nin ödeme tarihi olan 29.09.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Bağ-Kur’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair isteğin reddine ve Emekli Sandığı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, 25.02.1991-02.01.1993 ve 11.02.1993-03.04.1996 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi zorunlu, 01.11.1996-30.12.1996 tarihleri arasında da Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi isteğe bağlı sigortalıdır. Ayrıca, davacının, 16.07.1985 tarihli giriş bildirgesine istinaden vergi kaydı nedeniyle 14.08.1984 tarihinden itibaren 394 471 551 Bağ-numarası ile 1479 sayılı yasaya göre Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği; 14.08.1984-31.12.1986, 04.04.1985-14.10.1986 ve 01.01.1987-31.12.1989 tarihleri arasında vergi kaydı ile 10.05.1985-11.12.1996 tarihleri arasında İstanbul Esenler Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydı bulunduğu ve davalı Bağ-Kur tarafından 14.08.1984-24.02.1991 ile 03.01.1993-10.02.1993 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı kabul edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacının 18.04.1999-17.09.2003 tarihleri arasında Emekli Sandığı iştirakçisi mi, yoksa, 1479 sayılı yasa kapsamında esnaf Bağ-Kur sigortalısı mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten davacı, 16.11.1995-17.09.2003 tarihleri arasında Haksan İnş. Müteahhitliği ve Alüminyum Doğrama San. ve Tic. Ltd. Şti. kurucu ortağı olup, 03.03.1998 tarihli giriş bildirgesine istinaden limited şirket ortaklığı nedeniyle 01.05.1996 tarihinden itibaren 0 837 189 633 Bağ-numarası ile 1479 sayılı yasaya göre Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiştir. Ayrıca, 18.04.1999 tarihinden itibaren Gümüşhane İli Arzular Beldesi Belediye başkanı seçilmiş ve aynı tarih itibariyle T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilerek, emekli kesenekleri kesilmiştir.
Limited şirket ortağı bulunan ve bu nedenle zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılan davacının, belediye başkanı seçildiği tarihten itibaren, zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erip ermeyeceği uyuşmazlık konusudur.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı yasanın değişik 24. maddesine göre, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılanlar iki gruba ayrılmıştır. Birinci grup sigortalılar, 24. maddenin (a) bendinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen sigortalılar; ikinci grup sigortalılar ise, b, c, d, e, f, g bentlerinde sınırlı olarak belirtilen şirket ortağı olan sigortalılardır. Hiç kuşkusuz bir kimsenin sigortalı sayılması için ön koşul, yukarıdaki bentlerin öngördüğü koşullara sahip olmak ile mümkündür. Sigortalı olma ön koşullarının (a) bendi ile diğer bentler arasında belirgin farklılıklar gösterdiği madde içeriğinden anlaşılmaktadır. Şöyle ki, 24. maddenin (a) bendi dışında kalan b, c, d, e, f, g bentlerinde belirtilen sigortalılardan sayılmak için ön koşul, b, c, d, e, f, g bentlerinde sayılan şirketlerin "ortağı" olmak yeterlidir. Başka bir anlatımla, şirket ortaklarının zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için 24. maddenin (a) bendinin öngördüğü koşullara sahip olmaları zorunlu değildir. Ayrıca, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 1377 sayılı yasa ile eklenen 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 12/II-n maddesine göre ise, emeklilikle veya sosyal sigortalarla ilgilenmeden belediye başkanlığına seçilenlerin, seçimlerden itibaren altı ay içinde yazı ile T.C. Emekli Sandığı’na müracaat ederek emeklilikle ilgilenmelerini istedikleri ve emekli keseneklerini ödedikleri takdirde, kesenek karşılıkları da ilgili kurumdan alınmak suretiyle Sandıktan yararlanmaları mümkündür.
1479 sayılı yasanın değişik 25. maddesinin (c) bendinde de, şirketlerle ilgisi kalmayanların çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten itibaren sigortalılıklarının sona ereceği hükmü öngörülmüştür. Oysa, limited şirket ortağı olan davacının, ortağı olduğu şirketle ilgisini uyuşmazlık konusu dönemde kesmediği dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği, giderek, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 12. maddesinin II. fıkrası (e) ve (n) bentleri gereğince daha önce T.C. Emekli Sandığı’na tabi hizmeti bulunmayan davacının, belediye başkanı seçildiği tarihte Bağ-Kur sigortalısı olması sebebiyle, maddede belirtildiği şekilde sosyal sigortalarla ilgilenmeden belediye başkanlığına seçilmesi durumu bulunmadığından T.C. Emekli Sandığı iştirakçisi olamayacağı ortadadır.
Öte yandan, “Çatışan sigortalılık sorununu” 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nu, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlilik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmıştır.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı). Bu nedenlerden dolayı davacının 01.05.1996 tarihinde başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-kur zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Bağ-Kur’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.