Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/372
Karar No: 2020/15
Karar Tarihi: 14.01.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/372 Esas 2020/15 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/372 E.  ,  2020/15 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “sigorta başlangıç tarihinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 22. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 05.09.2013 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin kaynakçı olarak davalılar yanında 02.07.1976 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, ancak sigortalı bildiriminin 02.08.1976 tarihinde yapıldığını, söz konusu iş yerinde kaynak makinesinden kaynaklanan bir iş kazasının yaşandığını ve bu tarih itibariyle işyerinin kapandığını ileri sürerek sigorta başlangıç tarihinin 02.07.1976 olarak tespiti ve 02.07.1976 ile iş kazasının yaşandığı tarih aralığında bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini talep etmiş ve 16.01.2014 tarihli celsede, 02.07.1976 tarihi ile iş kazasının yaşandığı tarih aralığında bildirilmeyen hizmetlerin tespitine dair talebini sadece 02.08.1976 tarihinin sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi şeklinde değiştirdiğini beyan etmiş ve aynı celsede davalı ... ve davalı ... yönünden davayı atiye bıraktıklarını beyan etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili 06.11.2013 tarihli cevap dilekçesinde; davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. İstanbul 22. İş Mahkemesinin 20.03.2014 tarihli, 2013/525 E., 2014/114 K. sayılı kararı ile; davacının sigorta başlangıç tarihinin 02.07.1976 tarihi olduğuna karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. İstanbul 22. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 13.11.2014 tarihli ve 2014/16788 E., 2014/23794 K. sayılı kararı ile;
    "Dava, sigorta başlangıcı ve hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen atiye terk edilmesi nedeniyle esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, SGK Başkanlığı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dava, davacının 02.07.1976 tarihinde davalı işverenler nezdinde işe başladığının tespiti, sigortalılık başlangıç tarihi olan 02.07.1976 tarihinden iş akdinin sonlandırılmasına neden olan iş kazasına kadar geçen döneme ilişkin olarak sigortaya bildirmeyerek tescil edilmeyen hizmetlerinin/eksik günlerin tespiti ve tesciline karar verilmesine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen atiye terk edilmesi nedeniyle esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davanın yasal dayanağını 5510 Sayılı Kanunun geçici 7. maddesi yollamasıyla uygulanan mülga 506 Sayılı Kanunun 79/10 ve 108. maddeleri oluşturmaktadır. 506 sayılı Kanunun 108. maddesi, sigortalılık süresini düzenlemekte olup, sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda Hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Yine, yargılama giderleri 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde sayılmış olup anılan maddenin (ğ) bendinde de vekâlet ücretine yer verilmiştir. 29.05.1957 gün ve 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, karşı tarafa yüklenmesi gereken ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretine, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece, kendiliğinden (resen) hükmedilmesi gerekir.
    Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda;
    1-Taraflar arasındaki çekişme konusu tarihi içerir dönemsel sigorta primleri bordrosu düzenlenmediğinden, işyerinin önceki dönemlere ait bordrosunda ismi belirtilen kişiler ile aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak, bunların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, sonuca göre karar verilmelidir.
    2-Atiye bırakılarak talep daraltılmış olup, buna göre davanın kısmen kabulü ile yargılama giderleri taraflar arasında oranlanıp, kendisine vekil ile temsil ettiren davalı Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, isabetsizdir.
    Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İstanbul 22. İş Mahkemesinin 12.03.2015 tarihli ve 2014/771 E., 2015/229 K. sayılı kararı ile; tanık tespiti amacıyla yapılan araştırmadan netice alınamadığı, talep tarihinin 1976 yılına dair olması nedeniyle bozma kararında belirtilen şekilde tanık bulmanın mümkün olmadığı ve bozma ilamında belirtilen bir diğer husus olan, atiye terk durumu nedeniyle kısmen kabul şeklinde karar verilerek Kurum lehine vekalet ücretine hükmetmenin yasal olarak mümkün olmadığı, Kuruma yönelik davanın tümüyle kabul edildiği gerekçesiyle ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK:
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
    11.1.Davacının sigorta başlangıç tarihinin tespitine yönelik mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı,
    11.2. Davacının davalı ... ve ... yönünden davasını atiye bırakması ve davacının davalı Kuruma yönelik sigorta başlangıcına dair talebinin kabul edilmesi nedeniyle Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Bilindiği üzere, medeni usul hukuku alanında yıllar boyunca süren uygulamalar neticesinde doğru ve adil bir yargılama için bazı temel ilkeler kabul edilmiştir. Bir davanın gerek tarafları gerekse mahkeme için bağlayıcı olan ve yargılamaya yön veren bu ilkeler, mahkemelerde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini sağlayan en temel unsurlardır. Bu kuralların yargılamanın her aşamasında gözetilmesi, hatta usul hükümleri yorumlanırken bu ilkelere aykırı ve onlarla çelişkili olacak şekilde yorum yapılmaması gerekir.
    13. Medeni yargılama hukukuna hakim olan ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK) açık olarak düzenlenmiş ve 24. maddesinde "tasarruf ilkesi"ne, 26. maddesinde ise "taleple bağlılık ilkesi"ne yer verilmiştir. Tasarruf ilkesinin bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir. Bu ilke 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde;
    "(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
    (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
    14. Tasarruf ilkesi gereğince davacının, davasını açarken talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 6100 sayılı HMK"nin "dava dilekçesinin içeriği" ile ilgili düzenleme içeren 119/1. maddesinin (d) bendinde; "davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri", (ğ) bendinde ise "açık bir şekilde talep sonucu" dava dilekçesinde yer alması gereken unsurlar arasında sayılmıştır. Dava dilekçesinde talep sonucunun bulunmaması durumunda, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır (HMK m. 119/2).
    15. Özel hukuk, taraflara kendi hakları üzerinde tasarruf yetkisi ve imkânı vermiştir. Özel hukuktan kaynaklanan tasarruf yetkisi, uyuşmazlıktan önce başlayıp uyuşmazlığın yargı organına intikal ettiği ve onun önünde görüldüğü anda da devam eder. Hak sahibi, uyuşmazlık konusu hakkını dava edip etmemekte, dava ettikten sonra davalı ile yargılama içinde ya da dışında uzlaşmakta, arabulucuya gitmekte, sulh olmakta veya açtığı davadan feragat etmekte serbesttir. Taraflar uyuşmazlığı başlatmak, uyuşmazlık konusunu belirlemek ve uyuşmazlığı sürdürmek veya sona erdirmek hakkına sahiptirler (Pekcanıtez/Atalay/Özekes.: Medeni Usul Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C.I, s. 783). HMK"nın 24. maddesinde düzenlenen "tasarruf ilkesi" kapsamında; dava açma konusundaki inisiyatif davacıya ait olduğu gibi taraflar dava üzerinde tümüyle tasarruf edebilme, dava konusunu (müddeabihi) belirleme, dilekçeler vermek suretiyle davaya etki etme ve mahkemenin karar vermesine gerek kalmadan davayı sona erdiren işlemleri yapabilme yetkisine sahiplerdir. Tasarruf ilkesi nedeniyle hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe, kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz (HMK m. 24/2).
    16. Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacı belirler. Mahkeme ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebilir. Davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
    17. Açıklanan tüm bu yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, davacının talebi 02.08.1976 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespiti olmasına rağmen, mahkemece 02.07.1976 tarihinin sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi hususu HMK’nin 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırıdır.
    18. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.01.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi