Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/21842
Karar No: 2016/2970
Karar Tarihi: 10.03.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/21842 Esas 2016/2970 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/21842 E.  ,  2016/2970 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı işveren ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır
    Yine; 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu, başlangıç alınmalıdır. Aksi durumda ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir
    Diğer taraftan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
    Somut olayda davacının, davalı şirket nezdinde kesintisiz olarak 30.09.2009 tarihine kadar sürekli olarak çalıştığının tespitini istediği davada, mahkemece 27.06.2006- 30.09.2009 tarihleri arasında istem gibi davalı şirketin işverenliğinde, dışlanan süreler çıkarılarak kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmiş ise de, inceleme konusu davada dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görülmemektedir.
    Dosyaya ibraz edilen belgelerin tetkikinde; davacının dava dilekçesinde 15.04.2006 tarihini talep başlangıcı olarak istediği, ancak 10.03.2014 tarihli ıslah dilekçe ile işe giriş bildirgesinden önceki dönem için hak düşürücü süre içinde dava açılması gerektiğinden bahisle, talep başlangıçlarını davalı işveren bünyesinde işe giriş bildirgesi tarihi olan 27.12.2006 olarak ıslah ettiklerini beyan ettikleri halde, dilekçenin sonuç kısmında bu kez metin içeriğinden farklı olarak 27.06.2006 tarihinden itibaren tespit talep ettikleri, mahkemenin de yanılgıya düşerek dosya kapsamıyla örtüşmediği halde davacının 27.06.2006 tarihinden itibaren kabul hükmü tesis ettiği anlaşılmıştır. Yine davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde; ilk kez 27.12.2006 tarihli işe giriş bildirgesi ile davalı işveren nezdinde çalışmaya başladığı 28.12.2006 tarihinde çıkış yaptığı, ardından dava dışı .... adlı yine tekstil firması tarafından 25.07.2007 ila 25.08.2008 tarihleri arasında Kuruma bildirim yapıldığı, sonrasında 10.09.2007 tarihinde davalı şirkete tekrar giriş yapıp, 30.09.2009 tarihine kadar davalı şirket tarafından bildirim yapıldığı, bu bilgilerin davalı işveren bünyesinde bulunan, imzalı belge ve kayıtlarla da örtüştüğü gibi davacı tarafça imza inkarında bulunulmadığı gibi, fiilen çalışmadığını ileri sürdükleri dava dışı .... firmasında bildirimi yapılan çalışmaların iptali için dava açmayacaklarını huzurda beyan ettikleri anlaşılmıştır.
    Mahkemece yapılacak iş; kendiliğinden araştırma ilkesi uyarınca, davacı tarafın gösterdiği delillerle yetinilmeyip, davacının çalışmasının gerçekliği, işin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla, öncelikle davacı tarafa talep başlangıçları tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açıklattırılarak, davalı işveren ile dava dışı .... şirketinde mevcut bildirgeler, bordrolar, puantajlar üzerinde bulunan imzalar davacıya sorulup sonucuna göre değerlendirme yapılmalı; talep edilen dönem içinde kalan dava dışı işveren ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişki, aralarında sorumluluk gerektiren organik bir bağ olup olmadığı araştırılıp ortaya konulmalı; mevcut tanık beyanlarının dosyayı aydınlatmaya ve hüküm kurmaya yeterli olmadıkları değerlendirilerek tarafları bilir ve davacının iddia ettiği çalışmalarının hangi tarihleri kapsadığı, hangi yıl başladığı ve hangi sicil nolu işyerinde ifa edildiği hususlarında bilgi sahibi olabilecek, dava konusu dönemde davalı işveren ile bildirimde bulunan dava dışı .... adlı şirketin bordrolarında kayıtlı tespiti mümkün yeteri sayıda diğer kişiler ile, aynı yerlerde komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş, kanaat edinmeye elverişli sayıda olanlar re"sen tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, komşu işyeri tanıklarının tespiti noktasında gerektiğinde kolluk marifetiyle kapsamlı araştırma yapılmalı; sonradan dinlenen tanık beyanları ile önce dinlenen tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde bu çelişki giderilmeye çalışılmalı; dava dışı .... adlı tekstil şirketinde davacının fiilen çalışıp çalışmadığı açıkça ortaya konulmasının ardından, sonucuna göre yukarıda açıklanan ilkeler ışığında hak düşürücü süre irdelenerek karar yerinde tartışılmalı; böylece gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı işveren ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ......."ye iadesine, 10.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi