Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 243 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlara davalı oğul ve torunlarının bina yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, binanın yıkımı ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Davalılar, davacının noterden vermiş olduğu muvafakatname gereğince ve davacının rızasıyla yapılandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 243 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların paylı mülkiyet üzere olduğu ve davacının dava dışı kişilerle birlikte kayden paydaş bulunduğu, davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının olmadığı, davacının Beykoz 1. Noterliği tarafından düzenlenen 24.01.2001 tarihli muvafakatname ile 243 ada 2 parsel üzerine davalı torunu D...’un bina yapmasına rıza ve muvafakatının bulunduğunu kabul ettiği, mahkemece yapılan uygulama sonucu harita-kadastro mühendisi sıfatını haiz bilirkişi tarafından sunulan krokili raporda, davalılarca kullanılan yerin krokide sarı renkle gösterildiğinin ve miktarının 220 m2 olup, üzerinde taban alanı 140m2 olan 3 katlı bina bulunduğunun belirtilmesine ve krokide sarı ile boyalı kısmın 2 sayılı parsel içinde işaretlenmesine rağmen, krokide ayrıca 1 ve 2 sayılı parseller üzerinde bulunan başka bir binanın kırmızı ile boyanıp ve “davalının evi” şeklinde gösterilip, rapor kısmında bu yer ile ilgili açıklama yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.
Somut olayda; mahkemece yapılan uygulama sonucu uzman bilirkişi tarafından yukarıda değinildiği şekilde düzenlenen krokili raporun çelişkili olup, hükme yeterli açıklık taşımadığı gibi, mahkemece elatmanın önlenmesi ve yıkım yönünden infaza elverişli şekilde hüküm kurulduğundan da söz edilemez.
Öte yandan; davacı ile davalıların baba-oğul-torun ilişkisi içerisinde oldukları, davacının davalılardan torunu D...’un bina yapımına noter kanalıyla muvafakat ettiği gözetildiğinde, davacının ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne hükmedilmiş olması da isabetsizdir.
Hal böyle olunca, ecrimisil isteminin reddedilmesi; elatmanın önlenmesi ve yıkım davası bakımından ise, yerinde yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca uygulama yapılarak çekişmeli yerin belirlenmesi ve uzman bilirkişilerden çelişkileri giderir, hükme yeterli ve elverişli kroki ve rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden dolayı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.