Esas No: 2022/2215
Karar No: 2022/7546
Karar Tarihi: 28.04.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2022/2215 Esas 2022/7546 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2022/2215 E. , 2022/7546 K."İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇLAR : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Beraat
Suçtan katılan sıfatını alabilecek şekilde zarar görmüş bulunan ve kamu davasına katılma talebi olan ... adına ... Muhakemat Müdürlüğü (Hazine) vekilinin hükmü temyiz etmesi karşısında, şikayetçi kurumun hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu belirlenerek ve sunulan dilekçede de katılma iradesinin ortaya konulduğu anlaşılmakla, sanığın vergi dairesi adına sahteleştirdiği makbuzları sunarak menfaat sağlaması iddiası ve dolandırıcılık suçunun da nitelendirilmesinin hem iddianamede hem de ilk derece mahkemesince kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık olarak TCK'nin 158/1-e maddesine temas ettiğinin kabulü karşısında hükmün niteliği ve içeriğine göre tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmeksizin 5271 sayılı CMK'nin 237/2. maddesi gereğince ... adına İstanbul Muhakemet Müdürlüğünün katılan ve vekilinin ise katılan vekili sıfatıyla davaya katılmasına karar verilerek yapılan temyiz incelemesinde;
İlk derece mahkemesince nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik yalnızca sanık müdafisinin istinaf dilekçesi dikkate alınarak yapılan başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince mahkûmiyet hükümleri kaldırılarak duruşma açılmaksızın 5271 sayılı CMK'nin 280/1-a maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 303/1-a maddesi uyarınca beraat kararları verilmiş ise de; bu hükmün delil değerlendirilmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilebilecek hallerde uygulanabileceği, sanık hakkındaki mahkumiyet hükümleri bakımından ise CMK'nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması ve taraflar da çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda anılan Kanun maddesinin 2. fıkrasına göre yeniden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeği gibi, katılan vekilinin istinaf talebi de nazara alınarak duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda sanığın beraatine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin 5271 sayılı CMK'nin 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 28.04.2022 tarihinde Yargıtay Üyesi ...'ın ve ...'un karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
Karşı Görüş: 22 2215 E.
Bölge adliye mahkemesince sanık hakkında kurulan beraat hükmüne ilişkin olarak Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde; "ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmünün istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın mahkumiyet hükmünün kaldırılarak CMK' nın 280/1-a yollaması ile anılan Kanunun 303/1-a maddesi uyarınca beraat kararı verilmiş ise de; bu kanun hükmünün delil değerlendirmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilmesi hallerinde uygulanabileceği sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü bakımından ise CMK' nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması ve taraflarda çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda yeniden hüküm kurulması gerekirken duruşma açılmadan dosya üzerinde inceleme ile beraat hükmü kurulduğundan bahisle bozulmasına" ilişkin sayın çoğunluğun bozma kararına katılmak mümkün bulunmamıştır, zira;
CMK' nın 280/1-a maddesi " İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine , 303üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g,) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı halinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine" ve yine CMK'nın 303/1-a maddesi ise "(1)Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise aşağıdaki hallerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir: a) olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine yada alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi gerekirse." hükümlerini amirdir. Görüldüğü üzere istinaf kanun yolunda " Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma başlıklı 280. maddesi 1- a bendinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yönünden temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK'nın 303. maddesi birinci fıkrasının a-c-d-e-f-g ve h bentlerine atıf yapmakla yetinmiş aycıca bir düzenleme yapılmamıştır.
Yargıtay'ın hukuka aykırılığı düzeltme yetkisi olan hallerden biri olmak üzere CMK' nın 303/1-a bendi "Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi gerekirse" haline hasredilmiştir. Görüldüğü üzere burada asıl kriter olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeyen hallerle sınırlandırılmış olmasıdır. Maddenin uygulanması için başka bir kriter söz konusu değildir. Olayın daha ziyade aydınlatılması gereken durumlarda maddenin uygulanması mümkün olmayıp, temyiz kanun yolunda hüküm bozulacak, istinaf kanun yolunda ise duruşma açılarak ilk derece mahkemesinde yapılan ve hukuka aykırılığı tespit edilen işlemler yenilenecek, belirsizlikler giderilecek ve gerekli ise yeni delil toplanacak bu işlemlerin tamamlanmasından sonra hüküm kurulacaktır.
CMK' nın 282/1-d maddesi " Bölge adliye mahkemesi duruşmalarında dinlenmesi gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır" hükmünü amir olup madde anlatımından ilk derece yargılamasından farklı olarak hukuki ve maddi denetim yapılan istinaf kanun yolunda itiraz ve şüphe bulunmayan hukuki işlemlerin tekrar yapılmasına gerek olmadığı yani istinaf kanun yolunda bölge adliye mahkemelerinin böyle bir zorunluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Evvel emirde ifade etmek gerekir ki; CMK' nın 217/1. maddesi soruşturma aşamasında toplanan delillerin duruşmada huzura getirilip tartışılmasını ifade eder. Kovuşturma evresinde delillerin bir kez huzura getirilip tartışılması zorunludur. Kovuşturma evresi iddianamenin kabulü ile başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar olan evreyi kapsamakta olduğu nazara alındığında kovuşturma aşamasının devam ettiğine kuşku bulunmayan istinaf kanun yolu yargılamasında, delillerin ilk derece mahkemesinde toplanarak değerlendirildiği delillere ilişkin işlemlerin yeniden tekrarlanması sonucunu doğurmayacaktır.
Burada ceza muhakemesinin ilkelerinden olan doğrudan doğruyalık ilkesinin ihlal edilip edilmediği sorununun ortaya çıkabileceği düşünülebilir ise de; ilk derece mahkemesi hakimi tarafından yapılan ve istinaf kanun yolunda CMK' nın 282/1-d maddesi kapsamında yeniden dinlenilmesine lüzum görülmeyen tanık ve bilirkişilerin yeniden dinlenme zorunluluğu bulunmadığı ve kovuşturma evresinin ilk derece mahkemesinde iddianamenin kabulü ile başlayıp istinaf incelemesinde de devam etmekte olduğu nazara alındığında, kovuşturma aşamasında istinabe yasağı olan haller dışında sanığın sorgusu, tanık dinlenmesi, tanık ve sanıktan başka kişilerin açıklamaları yönünden, keza keşif ve bilirkişi incelemeleri de dahil duruşmada yapılması gereken işlemlerin istinabe yolu ile yapılmasına usul hükümlerinin cevaz vermesi ve yine duruşmada hakim değişikliğinin de doğrudan doğruyalık ilkesini ihlal sonucunu doğurmayacağı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinde yapılan usul işlemleri istinaf kanun yolunda usule aykırılık yada eksiklik nedeniyle yenilenmesi gerektiği kanaati oluşmadığı sürece bu işlemlerin yenilenmesine gerek bulunmayacaktır. İstinaf kanun yolu yargılaması ilk derece yargılamasından bağımsız ve ayrı bir yargılama değil istinaf kanun yolu yargılaması ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın devamı ve kovuşturmanın bir evresidir. CMK' nın 282/1-d maddesi bu durumu ifade etmektedir.
Öte yandan istinaf kanun yolu yargılamasında asıl olan hukuka aykırılık yada eksiklik söz konusu olmayan usul işlemlerinde usul işlemi tekrarlanmadan ve duruşma açılmadan kanun yolu incelemesinin maddi olay ve hukuka uygunluk bağlamında dosya üzerinde incelenmesidir. Usul işlemlerinde bir hukuka aykırılık yapılmış yada yapılan usul işlemi bir noktada belirsiz, mütenakıs nitelikte ise yada maddi meseleye dair toplanması gereken bir delil toplanmamışsa bu hallerde mutlaka duruşma açılmalı ve sırf bu usul işlemleri yönünden eksiklik yada hukuka aykırılık duruşmada giderildikten sonra istinaf kanun yolunda hüküm kurulmalıdır. Bunun dışında CMK' nın 282/1-f maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince tayin edilen cezadan istinaf kanun yolunda tayin olunacak ceza daha fazla ise yada CMK' nın 226. maddesinin uygulanmasını gerektiren ek savunma hakkı tanınmasının zorunlu olduğu haller dışında ilk derece mahkemesin de hukuka uygun olarak sorgusu yapılmış sanığın istinaf kanun yolunda yeniden dinlenmesi için dahi duruşma açmak gereksizdir.
Yine ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmünün istinaf kanun yolunda duruşma açılmaksızın CMK' nın 303/1-a maddesi kapsamında kaldırılarak beraat hükmü kurulmasında suçun mağduru yada doğrudan doğruya zarar göreni yönünden hak arama hakkına aykırılık teşkil edip etmeyeceği sorunu açısından hükmün niteliğinin mahkumiyetten beraate dönüşmüş olması nedeniyle CMK' nın 286/1-d maddesi kapsamındaki bazı suçlar dışında temyiz kanun yoluna tabi olması nedeniyle hak arama hakkının ihlali sonucunu doğurmayacaktır.
Diğer tarafdan bozma kararının gerekçesinden CMK' nın 303/1-a maddesinin ancak delil değerlendirmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilebilecek hallerde uygulanabileceğine ilişkin ibareye de katılmak mümkün değildir. Madde metninden hükmün "olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi hallerinde uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla derhal beraat kararı verilebilecek hal ibaresi kanunun lafzı ile bağdaşmamaktadır. İlk derece mahkemesinden verilen mahkumiyet hükmünün anılan maddeye dayanılmak suretiyle istinaf kanun yolunda delillerin toplanmasında hukuka aykırılık, eksiklik yada belirsizlik gibi nedenlerle yenilenmesinin gerekmediği durumlarda duruşma açılmaksızın beraat yada davanın düşmesine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca davanın esasına girilerek temyiz nedenlerine ilişkin inceleme yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun ilk derece mahkemesinde kurulan mahkumiyet hükmünün ilk derece mahkemesinde yapılan işlemlerde hukuka aykırılık, eksiklik yada belirsizlik bulunmasa dahi derhal beraat kararı verilebilecek durumlar haricinde duruşma açılmadan ve taraflar duruşmaya çağrılmadan mahkumiyet hükmü kaldırılarak beraat kararı verilemeyeceğine ilişkin bozma kararına katılmak mümkün bulunmamıştır.
KARŞI OY
Sayın çoğunluğun “İlk derece mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince mahkûmiyet hükmü kaldırılarak duruşma açılmaksızın 5271 sayılı CMK'nin 280/1-a maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 303/1-a maddesi uyarınca beraat kararı verilmiş ise de; bu hükmün delil değerlendirilmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilebilecek hallerde uygulanabileceği, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmü bakımından ise CMK'nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması ve taraflar da çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda anılan Kanun maddesinin 2. fıkrasına göre yeniden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda sanığın beraatine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu” şeklindeki görüşüne aşağıdaki nedenlerle karşıyım.
5271 sayılı CMK'nın 280. maddesinde;
"(1) Bölge adliye mahkemesi, (…) (1) dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,... Karar verir."
303/1-a maddesinde; "(1)Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse." ,
193/2. maddesinin ikinci fıkrasında; "(2) (Ek:25/5/2005-5353/28 md.) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir." şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a maddesi, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerine, ilk derece mahkemesi kararlarında tespit ettikleri ve 303. maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlalleri duruşma açmaksızın dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda giderebilme ve sonrasında düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verme yetkisi vermiştir.
Çözümlenmesi gereken sorun CMK'nın 303/1-a maddesinde yer verilen "Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate" ibaresinin neyi ifade ettiğidir.
CMK'nın 303/1-a maddesinde olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate karar verilebilmesi için herhangi bir koşul öne sürülmemiştir. Kanun koyucu bir koşul öngörmediğine göre dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri dosyada mevcut bilgi ve belgeler ışığında, başkaca bir araştırmaya ihtiyaç duymadan dosyadaki delillere, belgelere, savunma ve iddialara göre oluşan kanaati doğrultusunda beraat kararı verebilecektir.
Yasa metninde delil değerlendirmesi ve tartışması yapılmasına engel bir ibare ve ima da yoktur. Yasa metni yorum ve takdire muhtaç olmayıp aksine çok nettir. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin, ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada, toplanan delillerde ve yapılan işlemlerde bir eksiklik olmadığına, başkaca bir araştırmaya ihtiyaç bulunmadığına karar verdikten sonra dosya üzerinde inceleme yaparak CMK'nın 280-1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca beraat kararı vermesinde hukuka aykırı bir yön yoktur. Kanun hükmü açık olup eğer yorumlanacaksa da kanun koyucunun iradesine uygun olarak ve amaçsal yorumlanması gerekmektedir. Zira Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin yaptığı incelemeye konu dava dosyalarında sanığın savunmasının alınmamış, taraf beyanlarının tespit edilmemiş ve toplanması gereken tüm delillerin toplanmamış olması durumunda duruşma açılmasına, açılan duruşma sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine, istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine, ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına (istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine) ya da yasal olanak bulunduğu hallerde hükmün bozulmasına karar verilmektedir.
CMK'nın 303/1-a maddesinde yer verilen "olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate" ibaresini derhal beraat kararı verilmesi halleri ile sınırlandırmak da kanun koyucunun iradesine aykırı olacaktır. Çünkü yasa metninde böyle sınırlamaya yer verilmemiştir. Yasamıza göre derhal beraat kararı verilmesi halleri sadece duruşmaya gelmeyen sanığın yokluğunda CMK'nın 193/2. fıkrası uyarınca verilecek kararlara ilişkin olup CMK'nın 280-1-a ve 303/1-a maddeleri ile bir ilgisi de yoktur.
Yargıtay kararları ve doktrinde de belirtildiği üzere hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun reddi; özü itibariyle uyuşmazlık hakkında maddi ve hukuki yönlerin tekrar ele alınarak yeni bir karar verilmesi anlamına gelmektedir. İstinaf kanun yolu incelemesinde asıl olan bozma yerine kararın düzeltilmesidir. Düzeltme ya dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ya da açılacak duruşma sonucunda verilecek kararla olmaktadır. Bu şekilde düzeltilen karar, bir bütün olarak yeni bir karar olmayıp ilk derece mahkemesi kararında tespit olunan maddi ve/veya hukuki meseleye ilişkin hataların düzeltilmesi sonucunda ortaya çıkan ve ilk derece mahkemesi kararı üzerine bina edilen kısmi bir hükümdür. Keza Bölge Adliye Mahkemelerince CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddelerine dayanılarak verilen kararlarda ilk derece mahkemesi kararı üzerine bina edilen bir hükümdür.
Bu bağlamda; CMK'nın 303/1-a maddesinde yer verilen "olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate" ibaresini "derhal beraat kararı verilmesi" halleri ile sınırlandırdığımızda kişilerin biran önce beraat etme hakkı ihlal edildiği gibi gereksiz birçok yargılama gideri de oluşacaktır.
CMKK'nın 174. maddesinde düzenlenen iddianamenin iadesi müessesesi derhal beraat kararı verilecek halleri oldukça sınırlamıştır. Zira derhal beraat kararı verilmesini gerektirecek bir iddianameyi mahkeme iade edecektir. Bu durumda sadece kovuşturma aşamasında meydana gelen eylemin suç olmaktan çıkması gibi hallerde derhal beraat kararı verilebilecektir. Bu da yukarıda değinildiği gibi sadece sanığın yokluğunda hüküm kurulmasına ilişkin bir uygulama olacaktır.
Somutlaştıracak olursak;
Örneğin, resmi belgede sahtecilik suçunun konusu olan belgenin fotokopi olması ve aslının ele geçemediğinin dosyadan açıkça belli olmasına rağmen mahkumiyet kararı verilmesi durumunda, 213 sayılı yasaya aykırı olarak defter ve belgeleri gizleme suçunda tebliğin mali tatile gelmesi durumunda, yine örneğin ruhsatsız silah taşıma suçunda dosyada mevcut uzmanlık raporuna göre suçun maddi konusu olan silahın 6136 sayılı Yasa kapsamında olmadığının belirlenmesine rağmen mahkemenin hatalı değerlendirme ile mahkumiyet kararı vermesi durumunda duruşma açan Bölge Adliye Mahkemesi neyi araştıracaktır? Çünkü olayın aydınlanmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir.
Yargıtay bozma kararlarında;
*...sanığa yüklenen suçun unsurları itibari ile oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
*Dosya kapsamı ve oluşa göre, sanığın .... şeklindeki eyleminin .... suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
* Sanığın ....... cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,....Kanuna aykırı olup......hükmün bozulmasına" şeklinde hiçbir araştırmaya gerek duyulmadan beraat kararı vermesi yönünde kararlar vermiştir.
Bu kararlardan da anlaşılacağı üzere hükmü bozulan mahkeme çağırmasına rağmen duruşmaya gelmeyen sanığı dinlemeden ve hiçbir araştırmaya gerek duymadan beraat kararı verebilecektir.
İşte yargılamanın devamı niteliğinde olan istinaf inceleme aşamasında da Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri bu değerlendirmeler doğrultusunda CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak hiç bir araştırma yapmadan dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda beraat kararı verebilecektir. Ayrıca beraat kararı sanık lehine olup başkaca bir araştırmaya ihtiyaç duymadan dosyadaki delillere, belgelere göre dosya üzerinden beraat kararı verilmesi makul sürede yargılama ve Anayasamızın 141. maddesinin 4. fıkrasına uygun olarak “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” ilkesine uygun olacaktır.
Yargıtay'ın CMK'nın 303/1-a maddesi uyarınca duruşma açmadan dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda beraat kararı verme yetkisi vardır. Bu yetki asıl olarak Yargıtay'a verilmiştir.
Kaldı ki; her ne kadar yerindelik denetimi yapma yetkisi olmasa da CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen beraat kararlarına karşı CMK'nın 286. maddesi uyarınca Yargıtay temyiz yolu açıktır.
Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmadan mevcut delilleri inceleyip takdir ederek beraat kararı verebileceği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun dosyanın esasına girilmeden sair yönleri incelenmeden CMK'nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması gerekliliğinden hükmün bozulmasına dair görüşüne katılmıyorum.