20. Hukuk Dairesi 2014/7610 E. , 2015/569 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 318 ada 6 parsel sayılı 5515,00 m² yüzölçümündeki arsa vasfındaki taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı ... Yönetimi, taşınmazın 4245,00 m²"lik bölümünün kesinleşmiş ... sınırı içinde kaldığını iddia ederek bu kısmın tapu kaydının iptali ve davalının müdahalesinin men"i talebiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın bilirkişi heyetinin 31/10/2014 tarihli ek raporunda (C) harfi ile gösterilen 2.411 m²"lik alan ile (D) harfi gösterilen 168 m²"lik alanın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile ... vasfı ile Hazine adına tesciline, davalının bu alanlardaki müdahalesinin men"ine, davacının taşınmazın (E) harfi ile gösterilen 1666 m²"lik alana ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından (E) harfi ile gösterilen alana ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen ... sınırı içinde kalan tapu iptali ve tescil ile müdahalenin men"i istemlerine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu 1953 yılında yapılmış, ... kadastrosu ise 1995 yılında yapılıp kesinleşmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisi raporunda (E) harfi ile gösterilen bölümünün kesinleşen tahdit içinde kaldığı, ancak taşınmazın tesciline esas ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/433-813 sayılı dosyası kapsamında kaldığı ve bu dosyada ... sayılmayan yerlerden olduğunun tespit edildiği değerlendirilerek bu bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmiş ise de, delillerin takdirinde yanılgıya düşülmüştür.
Şöyle ki; davacı ... Yönetimi kesinleşmiş tahdide dayalı olarak dava açmıştır. Bir yerde ... kadastrosu yapılmışsa, kural olarak bir yerin ... olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir. Kesinleşen ... kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uzman ... ve fen bilirkişisi tarafından uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanuna göre 1995 yılında yapılıp kesinleşen ... kadastrosu sınırları içinde kaldığı, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde öngörülen ... kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği, bu ilkelerin H.G.K."nun 25/11/2009 gün ve 2009/20 - 446 E. ve 559 K. sayılı kararlarında aynen benimsendiği, kesin hükmün, ilgilinin kanunun öngördüğü süre içinde ... kadastrosuna itiraz davası açması halinde dikkate alınabileceği, hak düşürücü sürenin kesin hükümden önce
gelmesi nedeniyle artık ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1992/433-813 sayılı kesinleşmiş kararına değer verilemeyeceği düşünülerek, ... Yönetiminin kesinleşmiş ... kadastrosu sınırları içerisinde kalan dava konusu taşınmazın (E) harfi ile gösterilen bölümüne ilişkin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine görüş ve kanaatle yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (E) harfi ile gösterilen bölümüne ilişkin olarak BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/02/2015 günü oy çokluğu ile karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY YAZISI
... İdaresi tarafından ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi 318 ada 3 parsel iken imar uygulaması sonucu 6 parsel numarası verilen davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazın 4225 m²"lik kısmının ... tahditi içinde kaldığından bahisle tapu kaydının iptali istemiyle dava açılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile dava konusu edilen taşınmazın temyize konu kısmını teşkil eden, karara esas alınan bilirkişinin ekli haritasında (E) harfi ile gösterilen 1662 m²"lik miktarının davacı ... İdaresinin de taraf olduğu tescil davası ile davalı kooperatif ile aralarında halefiyet ilişkisi bulunan ilk bayii Mehmet Karacan adına 19.02.1993 tarihinde kesinleşen ... 7. Asliye Hukuk mahkemesinin 1992/433 E. - 1992/813 K. sayılı tescil kararı ile oluştuğundan ve ... olmadığından bahisle ormancı bilirkişinin de bu yöndeki görüşü dikkate alınarak ret kararı verilmiştir.
1995 yılında yapılıp 1996 yılında kesinleştirildiği anlaşılan ... kadastrosu esnasında dava konusu 6 parsel numaralı taşınmazın temyize konu kısmı, bu davada taraf olan ... İdaresinin taşınmazın ... sayılan yerlerden olmadığı, bu yüzden davadan çekildikleri beyanında bulundukları tescil davasında bayii İbrahim oğlu Mehmet Karacan adına tesciline karar verilmesine ilişkin kesin hüküm dikkate alınmaksızın ... kadastrosu yapılmış, 19.12.2012 tarihinde de ... kadastrosu içinde kaldığı ve ... niteliğinde olduğundan bahisle davalının bayiinin kısmen kesin hükümle hak sahibi olduğu taşınmazın tapusunun iptali için ... İdaresi tarafından iş bu dava açılmıştır. Mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilen kısma ilişkin karar davacı ... İdaresi tarafından temyiz edilmiştir.
2003/ 21-30 2003/57 sayılı HGK kararında da belirtildiği üzere “Davacı yanın aynı işlemlerle ilgili olarak daha önce açtığı davada verilen redde ilişkin mahkeme hükmünün bu dosyadaki talep yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından “dava şartı” ile “kesin hüküm” kurum ve kavramlarının temel hukuki esasları üzerinde durulmasında yarar vardır. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkeme davanın mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir. Bu bağlamda, olayla sıkı bağlantısı nedeni ile hemen vurgulayalım ki, dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (HUMK. m .237. HMK m.114/i) çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu, olumsuz dava şartı adıyla
adlandırılır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin (vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur (HUMK. m. 237, HMK. m. 303). Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlilik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir.
Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, arasındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Sayın çoğunluk, davalıların ... tahdidine yönelik 10 yıllık sürede dava açmamaları nedeniyle, kesin hükmün varlığının, tahdidi geçersiz kılmayacağı gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle ret kararının bozulması gerektiği sonucuna varmışsa da kanaatimizce kesin hüküm, her iki taraf açısından bağlayıcı olduğundan, sadece davalıların açacağı davada değil davacı ... İdaresinin açtığı davada da re"sen gözönünde tutulmalıdır.
Usûlüne uygun yapılan yargılama sunucu elinde kesinleşmiş mahkeme ilâmı bulunan kişileri, ... Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği’nin 12. maddesindeki amir hükme rağmen kesin hükme itibar etmeksizin keyfi olarak yapılan idari bir tasarruf neticesi, taşınmazın bir kısmının ... tahdidi içine alındığı gerekçesi ile yeniden dava açmaya zorlamak ve kesin hükmün ancak tahdidin iptaline ilişkin açılacak davada gözönünde bulunduracağını düşünmek kanaatimizce hukuk devletinin en önemli ilkeleri arasında bulunan hukuk güvenliği ilkesi ile de çelişmektedir. Somut olayda davalının bayiinin temyiz konusu yerin ... olmadığına ilişkin bütün aşamalardan geçerek kesinleşen ve halefiyet ilkesi gereği davalının da yararlanacağı davasını yok sayıp ve elde ettikleri kesin hükme itibar etmemek hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılamaz. Zira hukuk Devletinde kişiler kadar Devletin kurumlarının da kanunlara ve mahkeme kararlarına uyması beklenir.
Mülkiyet hakkını güvence altına alan Anayasanın 35. maddesi ve Anayasanın 90/son hükmünün referansı ile uygulanması zorunlu olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi ve adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesi uyarınca kesin hükmün, yerel mahkemece re"sen dikkate alınmış olması kanaatimizce isabetli olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin, temyiz konusu yerin ... 7. Asliye Hukuk mahkemesinin 1992/433 Esas, 1992/813 Karar sayılı tescil kararı ile ... sayılmayıp kişi adına tescil edilen yer olması nedeniyle bu kısma ilişkin davanın reddine ilişkin temyize konu kararının onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.