Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, maliki oldukları 282 ada, 11 parsel sayılı taşınmaza bitişik 4 sayılı parselin sınırına davalı tarafından bina yapıldığını, çekme mesafesine uyulmadığını, 4. kata ulaşan binanın bahçelerine bakan cephesinde pencereler açıldığını, bu nedenle ev ve bahçe mahremiyetlerinin ihlal edildiğini, sınıra sıfır yapılan şömine ve açılan tahliye deliği nedeniyle kötü koku ve pis su atıklarına maruz kaldıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, pencere, şömine ve tahliye deliğinin kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, binanın ve pencerelerin kendi parsel sınırları içinde kaldığın, belediyeden onaylı projeye göre bina yapıldığını, davacıların süresinde sonra dava açmakla kötü niyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalının yaptığı binanın imar mevzuatına aykırı yapılmasının davacılara dava hakkı vermeyeceği, sorunun idare ile davalı arasında çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca gerekli araştırma ve uygulama yapılarak davalının kendi mülkiyet alanındaki binaya yapmış olduğu balkon ve açmış olduğu pencerelerden dolayı bir zararının bulunmadığı saptanmak suretiyle bu istekler bakımından davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne değinen davacıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
Ancak davada pencere ve balkon yanında davalının taşınmazında yapılan şömine ve açılan tahliye deliği sebebiyle çıkan kötü koku ve pis suların davacıya ve taşınmazına ve bahçesine zarar verdiği de iddia edildiği halde mahkemece Türk Medeni Kanununun 737.maddesinden kaynaklanan komşuluk hukuku gereğince bu konuda bir araştırma ve inceleme yapılmamış ve iddia karşılıksız bırakılmıştır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. O halde yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle taraf delillerin değerlendirilerek iddia edildiği gibi bir zararın olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, gerçekten de bir zarar mevcutsa ne gibi önlemlerle giderileceğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.