20. Hukuk Dairesi 2014/7139 E. , 2015/535 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 10/01/2001 havale tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Köyü ... mevkiinde bulunan ve yaklaşık 15.000.00 m² yüzölçümünde olan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu ileri sürerek, taşınmazın Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescilini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 05/05/2003 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 15.174,36 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/03/2009 tarih ve 2009/2504 - 2009/4069 sayılı kararı ile “yapılan inceleme ve uygulamanın hükme yeterli olmadığı, hükme dayanak orman bilirkişi raporunun yetersiz olduğu açıklanarak yöntemine uygun şekilde orman ve zilyetlik araştırması yapılması gerektiği" gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı lehine Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre zilyetlikle mülk edinme koşulları oluştuğu, ne var ki; taşınmazın bir bölümünün 3367 sayılı Kanun uyarınca 15.04.2003 tarihinde yapılan köy yerleşim yeri uygulaması planı içinde kaldığı için bu yerde artık tescil hükmü kurulmayacağı, davacının mülkiyetten kaynaklanan haklarını kullanabilmesi için mülkiyet hakkının tespitine karar verilebileceği gerekçesi ile davanın kabulüne, 15/06/2013 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 10.643,98 m² yüzölçümündeki taşınmazın köyün son parsel sayısıyla davacı adına tarla vasfıyla tapuya tesciline; köy yerleşim imar planın içinde kalan ve aynı krokide (B, C, D, E, F, G) harfleriyle gösterilen taşınmazlar üzerinde davacının mülkiyet hakkı olduğunun tespitine, bu yerlere ilişkin köy yerleşim yeri imar planı yapılıp kesinleştiğinden davacı adına tescil hükmü kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından krokide (B, C, D, E, F, G) harfleri ile gösterilen bölümler yönünden mülkiyet hakkı tespiti değil tescil hükmü kurulması gerektiği iddiasıyla, davalı Hazine vekili tarafından ise, zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığı iddiasıyla tescile ve tespite konu tüm bölümlere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 05.07.1971 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu daha sonra 12.05.1992 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1963 tarihinde yapılmış, sonuçları ise 03.03.1967 - 01.04.1967 tarihleri arasında ilan edilip kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak, iki kişilik uzman orman bilirkişi kurulu tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davacı kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı yoluyla zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşıldığına ve krokide (B, C, D, E, F yoluyla ve G) harfleriyle gösterilen bölümlerin ise; 3367 sayılı Kanun kapsamında, Köy Yerleşim Yeri Tesbit Komisyonunun 15.04.2003 gün ve 6 sayılı kararı ve valiliğin bu kararı 08.04.2005 tarihli onamasına dayalı olarak köy yerleşim alanı olarak parselasyon planı yapılarak arsa niteliğinde köy tüzel kişiliği adına tapuya tescil edilen parsellerin içinde kaldığı ve bu bölümler tescil tarihinden itibaren kamu emlakine dönüşmüş bulunduğundan özel mülkiyet şeklinde tapuya tescili mümkün olmadığı gözetilerek köy yerleşim yeri uygulaması tarihinden önce mülkiyet hakkının doğduğunun tespiti yönünde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı ... ile davalı Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının gerçek kişiye yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 29/01/2015 günü oy birliği ile karar verildi.