Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, adlarına kayıtlı 731 parsel sayılı taşınmazlarına 2 yıl içinde amacına uygun tesis yapması, amaç dışında kullanılmaması, kiralanmaması şartıyla davalıya devrettiklerini, bunların yerine getirilmemesi halinde iade edilmesinin kararlaştırıldığını, ancak davalının şartları yerine getirmediği gibi iade de etmediğini ileri sürerek, kaydın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, şarta bağlı satış olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı adına kayıtlı 731 parsel sayılı taşınmazın 13.04.2007 tarihinde satış suretiyle davalı kooperatife temlik edildiği ve davalı adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacı, Köy Tüzel Kişiliği adına kayıtlı çekişme konusu taşınmazlarına 2 yıl içerisinde devir amacına uygun tesis yapılması, amacı dışında kullanılmaması, devredilmemesi ve kiralanmaması koşulu ile devredilmiş, koşula aykırı davranılması halinde hiçbir hak talep edilmeksizin her türlü giderlerin kendilerince karşılanması şartıyla taşınmazın iadesinin köy ihtiyar heyetince karar altına alındığı, ancak geçen süreye rağmen davalının şartları yerine getirmediğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürürlü (makable Ş.) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece BK"nun 241. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de aynı yasanın 244/3 maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri istiyebilir.
Hemen belirtmek gerekirki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tesbiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmiyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren B.K"nun 246. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rucu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.
Öte yandan Borçlar Kanunun borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümleri; koşullu veya mükellefiyetli bağışlarda da gözden uzak tutulmamalı, 107. maddede sayılan özel haller dışında, sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için mütemerrit duruma düşen bağışlanana işin özelliğine ve hayatın olağan akışına uygun bir süre tanınmalıdır. Somut olaya gelince; davacı köy tüze kişiliğinin dosyaya sunduğu 11.04.2007 tarihli köy ihtiyar heyetinin karar defteri fotokopisinde dava konusu taşınmazın devri, amacına uygun kullanımı, 2 yıl içinde amacına uygun tesis yapması, yapılmaması durumunda davalı tarafın hiçbir hak talep etmeksizin her türlü giderlerin kendilerince karşılanmak üzere tekrar devrinin kararlaştırıldığı ve tapunun devrinin gerekeceği konusunda karar verildiği, bu karara bağlı olarak 13.04.2007 tarihinde taşınmazın devrinin yapıldığı, resmi akit tablosunun beyanlar hanesinde “iki yıl içerisinde amacına uygun tesis yapması koşulu ve amacı dışında kullanılması durumunda köy tüzel kişiliği lehine vefa hakkını taraflar birlikte ifade ve beyan ettiler” ibaresinin bulunduğu ve akdin taraflarca imzalandığı ve yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda da taşınmazın bahçe, boş tarla, yol ve kanal olarak belirlendiği dosya kapsamı ile sabittir.
Öyle ise, çekişme konusu taşınmazın davacı köy tüzel kişiliği tarafından davalı kooperatife koşullu olarak temlik edildiği ve koşulun yerine getirilmediği olgusunun kabulünün gerektiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.