4. Hukuk Dairesi 2011/1715 E. , 2012/4615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Yatırım Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhine 21/12/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/09/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalı şirketin sahip olduğu gazetede, fotoğrafı ile birlikte yayınlanan “elektrik faturası ele verdi” başlıklı haber içeriğinde kendisinin katil olarak ilan edilmesi nedeni ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek 10.000,00TL manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.
Davalı, haberin resmi kaynaklardan alınarak yapıldığını, haber tarihinde davacının atılı suçtan tutuklu olduğunu, görünür gerçeklik bulunup kullanılan üslubun okuyucunun ilgisini çekmeye yönelik olduğunu beyanla istemin reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, haberin görünür gerçeğe uygun, kamu yararı ve toplumsal ilgiye haiz, öz ile biçim arasındaki denge korunarak yapılmış bulunduğu kanaati ile istem reddedilmiştir.
Basın özgürlüğü , Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davacının, haber içeriğinde geçen suçtan dolayı 10.09.2009 tarihinde gözaltına alınarak tutuklandığı, 16.09.2009 günü ise suçun şüphelisi olmadığı anlaşılmakla serbest bırakıldığı, haberin yayınının 12.09.2009 günü yapıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar yayın tarihinde davacı, atılı suçtan tutuklu ise de, fotoğrafı da basılarak “…’nın katili yakalandı. Zanlı Mustafa T. Kaçarken düşürdüğü elektrik faturasından yakalandı...” biçiminde sunulan haberde Anayasanın 15. maddesinin son cümlesinde yer alan “..suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” biçiminde düzenlenen masumiyet karinesi ihlal edilmiştir. Davacı henüz sanık sıfatı dahi almamış iken hakkında “…katil…” sözcüğü kullanılmak yoluyla toplumun kendisine karşı infial duymasına neden olacak biçimde öz ile biçim arasındaki denge bozulmuştur. Şu durumda dava konusu haber ile davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.