10. Hukuk Dairesi 2014/26925 E. , 2016/2808 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, malûllük aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)07.04.1986 – 16.03.1995 döneminde 1479 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında 8 yıl 11 ay 9 günlük sigortalılığı bulunan davacının, 20.05.2011 tarihli malûllük sigortasından aylık tahsis başvurusunun davalı Kurumca reddedilmesi üzerine işbu davayı açtığı anlaşılmakta olup mahkemece yapılan yargılamada, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu’nca gerçekleştirilen muayene sonucu 21.05.2014 günü düzenlenen raporla beden çalışma gücünün en az %60 oranında yitirildiği belirlenmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 25. maddesinde, 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60"ını kaybettiği saptanan sigortalının malûl sayılacağı belirtildikten sonra 26. maddesinde söz konusu sigortalılar yönünden aylık bağlama koşulları, 25. maddeye göre malûl sayılmak, en az 10 yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak, malûliyeti nedeniyle işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunmak, kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarını ödemiş olmak olarak sıralanmış, 27. maddesinde de aylığın, malûl sayılmaya esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden önce ise yazılı istek tarihini, anılan rapor tarihi yazılı istek tarihinden sonra ise rapor tarihini izleyen ay başından itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan söz konusu Kanunun “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi” başlığını taşıyan 38. maddesinin 1. fıkrasında, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının, 1479 sayılı Kanuna tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceği açıklandıktan sonra 3. fıkrasında, aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan sigortalılık sürelerinin, sigortalılığın başlangıç tarihi ile sigortalının aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu tarih arasında geçen süre olduğu belirtilmiş, Geçici 1/1. maddesinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 1479 sayılı Kanuna tabi olanların, bu Kanunun 4/1-(b) maddesi kapsamında kabul edileceği, Geçici 7/1. maddesinde, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri ve sigortalılık sürelerinin, tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirileceği bildirilmiştir.
Ayrıca, 506, 1479, 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince aylık bağlanmasına ilişkin davalarda, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hakimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen ay başından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulmalı, kuşkusuz, yargılama aşamasında aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderleri buna göre değerlendirilmelidir.
Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yaşlılık aylığı yönünden 26.11.2008 gün ve 2008/21-693 Esas - 2008/713 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, malûllük aylığı tahsisi için aranan prim ve her türlü borçların ödenmiş olması koşulunun aylık bağlanabilmesi için gerek/yeter süreye ilişkin/karşılık gelen her türlü borçların yatırılmış olması olarak anlaşılması gerekmekte, buna göre borcun varlığı durumunda prim ve olası ödeme tarihi itibarıyla Kurumca hesaplanacak gecikme zammının yatırılması için uygun süre tanınmalı, kuşkusuz, borcun ödendiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığın başlatılması gereği de dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki açıklama ve yasal düzenlemeler ışığında dava değerlendirildiğinde, çalışma gücünü %60 oranında yitirmekle 25. madde kapsamında malûllük olgusu kanıtlanan ve 26. maddede yazılı 1800 prim ödeme gün sayısına sahip olan davacının 10 yıl sigortalılık süresi koşulunun 07.04.1996 tarihi itibarıyla gerçekleştiği belirgin bulunduğundan şu durumda, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan rapor alınarak malûllük başlangıç tarihi belirlenmeli, ayrıca prim ve prime ilişkin her türlü borçların ödenmiş olması şartı yönünden Kurumdan sorulmak suretiyle irdeleme yapıldıktan sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, hükmün yerine getirilmesi aşamasında kuşku ve duraksamaya yol açıcı nitelikte bir eksiklik olan aylık başlangıç tarihinin belirtilmemesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.