Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı (3.Kişi) vekili tarafından istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.07.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Av. O.E. ile davalılardan B. A.ş. adına Av. F. K. ve RCT Varlık Yönetim adına Av. H. K. geldiler. Diğer davalılar adına kimse gelmedi. uruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1- Davacı 40 adet Gima Hisse senetleri üzerine konulan haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece bozma kararımız sonrasında “ davanın esas hakkında daha önce karar verilmiş oldğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesis edilmiş ise de varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Dava konusu hisse senetlerinin haczedildiği İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 200/22157 sayılı takip dosyası alacaklısı Kentbank iken, 28.12.2001 tarihinde bu alacak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmiş ve anılan kurum davalı olarak gösterilerek 27.4.2004 tarihli davanın kabulüne ilişkin karar bu alacaklı yani TMSF yönünden oluşturulmuş ve 21.2.2005 tarihli Dairemiz kararı ile de bu husus kesinleşmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında aynı alacak bu kez Ocak 2006 tarihinde RCT Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik edilmiş ve dava bu şirket tarafından takip edilmiştir.Bu durumda TMSF’nin davalı ehliyeti sona ermiş yeni davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş. olduğundan mahkemece bu davalı yönünden yeni bir hüküm oluşturması ggerekirken aksi düşüncelerle anılan davalıyı bağlayıcı özelliği olmayacağı düşünülmeden “ Yargıtay bozma ilam doğrultusunda davanın esası hakkında daha önce karar verilmiş olduğundan yeniden karar oluşturmasına yer olmadığına” şeklinde hüküm oluşturulması isabetsizdir.
2-Kabul biçimine göre husumetten red kararı sadece B. A.Ş. yönünden verilmesi gerekirken karar kısmında prantez içerisinde RCT Varlık Yönetim A.Ş’de eklenerek sanki her ikisi de aynı kurulmuş gibi bu şirket yönündende husumetten red kararı verilmesi yine vekalet ücretininde B. A.Ş. ve RCT varlık yönetimi tek şahsiyet gibi hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davacı yararına takdir edilen 450.00.-YTL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 11.7.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2000/ 22157 sayılı takip dosyası alacaklısı K.bank iken 28.12.2001 tarihinde bu alacak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmiş ve anılan Kurum davalı olarak gösterilmiştir. Mahkemece 27.4.2004 tarihli istihkak iddiasının kabulü ile hisse senetleri üzerindeki haczin kaldırılmasına ilişkin olarak verilen karar bu alacaklı yani TMSF yönünden oluşturulmuş olup Dairemizin 21.2.2005 tarihli kararı ile mahkeme kararını temyiz eden davalı TMSF kurumunun temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiş ve mahkemece verilen istihkak iddiasının kabulü ile hisse senetleri üzerinden haczin kaldırılmasına ilişkin hüküm bu davalı yönünden onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Dairemizce aynı kararla davanın B. A.Ş. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğinden bahisle davalı B. A.Ş. "ye ilişkin hüküm bozulmuştur. Bozma kararı üzerine , mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiş bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında takip dosyasındaki alacak TMSF kurumu tarafından RCT Varlık Yönetim A.Ş."ne 5.2.2006 tarihinde devredildiğinden bu şirket temlik alan sıfatı ile davalı TMSF yerine davada yer almış ve verdiği dilekçede Ocak 2006 tarihinde takibe konu alacağı temlik aldığını bildirmiştir.
Bir alacak davasında davalı olma sıfatı (pasif husumet) o alacağın gerçek borçlusuna aittir. Taraflardan birinin dava sırasında alacağı başkasına devretmesi halinde, artık alacak üzerinde bir tasarruf yetkisi kalmadığından devreden tarafın artık o davada taraf sıfatı kalmaz. Temlik eden tarafın o davaya taraf sıfatıyla devam etmesine imkan yoktur. HUMK."nun 186.maddesi ğereğince dava açıldıktan sonra iki taraftan birinin alacağı temlik etmesi halinde diğer taraf dilerse temlik eden taraf ile olan davasından sarfınazar ederek temlik alana karşı yeni bir dava açar, dilerse temlik eden tarafa karşı zararve ziyan davası açar. Ancak HUMK."nun 186.maddesi hükmü dava açılmasından ve bu dava hakkında mahkemece verilen hükmün kesinleşmesine kadar ki dönem içinde yapılan temlik işlemlerine uygulanır.
Mahkemece 27.4.2004 tarihinde verilen ve Dairemizce 21.02.2005 tarihinde onanmak suretiyle tebliğden itibaren karar tashihi müddetinin dolması ile kesinleşen istihkak iddiasının kabulüne, hisse senetleri üzerindeki haczin kaldırılmasına ilişkin karar bu davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş. yönünden temlik tarihine göre bağlayıcı olup mahkemece temyize konu 4.4. 2006 tarihli "Davanın esası hakkında daha önce karar verilip kesinleşmiş olup yeniden karar oluşturulmasına yer olmadığına"ilişkin olarak verilen karar yerinde olduğundan bu nedenle Sayın Çoğunluğun 27.4.2004 tarihli kesinleşen mahkeme kararının davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş."ni bağlamayacağı, bu davalı hakkında yeni bir hüküm kurulması gerektiğine ilişkin bozma kararına katılamıyorum.
Ancak mahkemece hüküm fıkrasının 6 nolu bendinde " B. A.Ş. (devralan RCT Varlık Yönetim A.Ş.)" şeklinde yazılmak suretiyle davalı RCT Varlık Yönetim A.Ş. hakkındaki davanın B. A.Ş. ile birlikte pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ve bu davalı yararına avukatlık ücretine hükmolunmuş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerektiği görüşündeyim.