Davacı davalılardan işverene ait işyerinde 1.2.1999-5.1.2004 tarihleri arası çalıştığının ve işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava nitelikçe 1.2.1999 ile 5.1.2004 tarihleri arasında davalı işverene ait sürücü kursunda usta öğretici olarak geçen çalışmaların tespiti ile iş akdinin haklı feshine dayalı işçilik alacakları istemine ilişkindir.
Mahkemece hizmet tespiti ile ücret dışındaki işçilik alacaklarına yönelik talebin reddine, ücret alacağına yönelik davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş ise de eksik inceleme ve araştırma ile sonuca varıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının davalıya ait işyerinde dava dilekçesinde belirtilen sürelerde hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tespitine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği göz önünde tutularak gerektiğinde, doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplayıp bunları birlikte değerlendirmek suretiyle olumlu veya olumsuz bir sonuca gitmesi gerekirken, kendi içerisinde çelişkili yetersiz bilirkişi raporunu esas alarak hizmet tespitine yönelik istemi reddetmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan 8.8.2005 tarihli bilirkişi raporunda 1.2.1999 ile 31.12.2003 tarihleri arasında ayda üç gün üzerinden ücret alacağı hesaplandığı ve bu hesaplama ücret alacağının belirlenmesine esas alındığı halde hizmet tespitine yönelik talebin tümden reddedilmesi de çelişki oluşturmuştur.
Yapılacak iş hizmet tespitine yönelik davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği göz önünde tutularak, işyerinden dönem bordrosu verilmiş ise dava konusu dönemde işyerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı işyeri çalışanlarını, bordro verilmemiş ise gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek davalı işyerine komşu olan diğer işyerlerinde dava konusu dönemde çalıştığı tespit edilen, kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; çalışmanın varlığı ve süresi ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra hizmet tespiti ve giderek işçilik alacaklarına yönelik taleplerle ilgili olarak karar vermekten ibarettir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2004 gün 2004/21-538E-621K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz istemi kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre işçilik alacakları ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.