Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 1008 ada 3 sayılı parselde ifrazen oluşan aynı ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payını başkalarına satması için vekil tayin ettiği davalı G. vekalet görevini kötüye kullanarak anılan payını satış göstermek suretiyle diğer davalı eşi İzzet"e temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tecsil , olmazsa tazminat isteğinde bulunmuş; daire bozma kararından sonra; davayı taşınmazı temellük eden Erzincan Belediye Başkanlığına yöneltildiğini, davalı İ. yönelik davayı takipten vazgeçtiğini belirterek, 6 nolu parselin ifrazından oluşan 14 sayılı parselde 1/4 payın iptali, olmazsa hisse değerinin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar İ. ve G. iddiaların doğru olmadığını, pay satışından davacının derhal haberinin olduğunu, işlemin gerçek satış olup, bilahare Erzincan Belediyesi tarafından da taşınmazın kamulaştırıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Dahili davalı, dava konusu taşınmazın belediyece kamulaştırılmış olup, kamulaştırma bedelinin davalı tarafa ödendiğini, taşınmazın kamu hizmetine sunulması nedeniyle tapu kaydının iptal edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair önceden verilen kararın dairece " hüküm kesinleşmeden taşınmazın mülkiyetinin belediyece kayden intikal ettiği gözetilerek HUMK"nun 186. maddesinde öngörülen usuli işlemler tamamlanmadan işin esası hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile 1008 ada 14 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının kamulaştırma öncesi malikinin davacı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili, davalı İ. vekili ve dahili davalı belediye vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
“Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece önceden verilen kabul kararının Dairece, yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin kamulaştırmadan ötürü belediye geçmiş olması nedeniyle HUMK.nun 186. maddesinden söz edilerek bozulmasından sonra davanın kabulü ile, 1008 ada 14 sayılı parselin ¼ payının kamulaştırma öncesi malikinin davacı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacının 30.7.1982 tarihinde 1008 ada 3 sayılı parseldeki ¼ payının satışı için vekil tayin ettiği davalı G. 3 sayılı parselin ifrazından oluşan 6 sayılı parseldeki davacının ¼ payı ile kendisinin ¼ payını düşük bedelle eşi olan diğer davalı i.22.7.1987 tarihinde ve satış suretiyle temlik ettiği gözetildiğinde, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonucuna varılmaktadır.
Nevarki; yargılama sırasında 6 sayılı parselin ifrazından oluşan .ada .parsel sayılı taşınmazın mülkiyeti yukarıda değinildiği üzere kamulaştırma yolu ile belediyeye geçmiştir. Bu nedenle mahkemenin, “tapu iptali ve tescil kararı verilemeyeceği ve davacının isteminin kamulaştırma öncesi mülkiyetin saptanmasına dönüştüğü” yönündeki gerekçesi yerindedir. Ancak; davacı bozma kararından sonra 15.4.2008 tarihli dilekçesinin sonuç bölümünde açıkça, davalı İ.A. yönelik davayı takipten vazgeçtiğini ve belediye hakkında tapu iptali, mümkün olmazsa payına düşen değere karşılık olan bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istediği; böylece, tazminat isteğini tüm davalılar hakkında devam ettirdiğini bildirmiştir.
O halde, belirlenen bu olgular birlikte değerlendirildiğinde; çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin kamu yararı nedeniyle ve Kamulaştırma Yasası hükümleri çerçevesinde belediyeye geçtiği anlaşıldığından, artık davada iptal ve tescil kararı verilemeyeceği açıktır.
Öte yandan; somut olayda davalı belediyenin, sonucun oluşmasında herhangi bir kusuru bulunmadığına ve kamulaştırma bedeli davalı İ.ödendiğine göre, tazminatla sorumlu tutulması da mümkün değildir. Aynı nedenle davacının tazminat isteğinin de artık, kamulaştırma bedelinden davacının payına isabet eden meblağın ödenmesine dönüştüğü kabul edilmelidir. Bu bedelin ise, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandıran vekil Galip(ölmekle mirasçıları) ile temlik alan davalı İ.tahsili gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıda özetlenen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden olayda kusuru bulunmayan belediyenin sorumlu tutulması da isabetsizdir.
Davacı, davalı İ. ve dahili davalı belediye vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.10.2010 tarihinde oybirliğyile karar verildi.