Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/8215
Karar No: 2010/9851

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/8215 Esas 2010/9851 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/8215 E.  ,  2010/9851 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 25/03/2010
    NUMARASI : 2008/14-2010/76

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalı adına tapuda kayıtlı 122 ada 48 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, kıyıda kalan bölümün tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle reddine  karar verilmiştir.
    Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik  Hakimi   raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan iptal, sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 122 ada, 48 parsel sayılı taşınmazın geldisini oluşturan 856 nolu parselin kadastro tespitinin 09.09.1980 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 08.01.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere;  14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası"nın 12.maddesinin üçüncü fıkrasına"Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" cümlesi ve aynı Yasanın 3.maddesi ile de 3402 Sayılı Yasaya "Bu Kanunun 12.maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük  tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki geçici 10.madde eklenmiştir.
    Somut olayda, tescilin dayanağı olan tespit  tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Hak düşürücü süre, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır.
    Özellikle, bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
    Ancak, hemen belirtilmelidir ki, her dava açıldığı tarihdeki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihada göre davasında haklı olduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili)  yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı nedeniyle davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.
     Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Mahakemeleri 5. Cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10. HD 24.02.1976, 6296/1297)      Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa da değinmiştir.
    Hazinenin davasında haklı olup olmadığını belirlemek amacıyla dava konusu taşınmazın 3621 Sayılı Yasa uyarınca kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalıp kalmadığının saptanmasında zorunluluk vardır. Oysa, mahkemece bu konuda keşif  yapılmamış, esasen idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin de idari yargı yerinde iptal edildiği anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar karşısında, taşınmazın belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalması halinde davacı Hazinenin dava tarihinde davasında haklı olacağı dikkate alındığında ve yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düştüğü gözetildiğinde davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğinde kuşku yoktur.
    Hal böyle olunca, yerinde uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalıp kalmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre, yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken, değinilen husus gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Tarafların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  04.10.2010  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi